SAYE 29. Bölüm

Share

Ne de olsa Sınıf 5 geçen yılın en güçlü takımıydı. Jiang Cheng ve Gu Fei aniden sahaya çıkmaya psikolojik olarak hazır olmadıkları için hazırlıksız yakalanmış olsa da sahada birkaç tur koştuktan sonra yavaşça adapte olmuş ve hatta sonrasında onların savunmalarını bile hedef almışlardı.

Sadece ana iki oyuncusunun birlikte çalışmasına dayanan Sınıf 8’den farklı olarak Sınıf 5’in özellikle mükemmel bir oyuncusu yoktu, ancak becerileri yedeklerinin bile Wang Xu’dan iyi olduğu bir şekilde eşitti.

Bazen, Jiang Cheng herhangi bir okul ve herhangi bir sınıfta, top kontrolü yüksek oyuncuların yalnızca bir ya da iki sınıfta yoğunlaşması durumunun oldukça harika olduğunu düşünürdü.

Rakipleri dikkatini yeniden kazanmadan önceki kısa sürede, o ve Gu Fei çabucak arada yalnızca bir puan kalana kadar sayı yaptı. Bu süre boyunca, Sınıf 5 yalnızca bir kere iki sayı alabildi. Jiang Cheng’in üç sayılık atışı başarıya ulaştıktan sonra, Gu Fei turnikeyle devam etti, bir başka sayı daha almak sahanın yanındaki neredeyse tüm izleyicileri heyecanın zirvesine çıkarttı.

Muhtemelen Sınıf 5 ve Sınıf 2’yi izlemek o kadar da heyecanlı değildi; nihayetinde Sınıf 8 belirsizlikten doğmuş küçük zayıf bir civcivdi, bu yüzden Sınıf 5’in birkaç dakika sonrasında onlara karşı sadece tek bir sayı atabilmesi nadir bir olaydı.

En önemlisi, bu bir tekli eleme turnuvasıydı ve kaybetmenin direkt sonucu izleyicilere katılmaktı.

İlk eleme maçında, en güçsüz tavuk takımının kaybetmesi önem taşımazdı ama finallere gidebilecek bir takımın kaybetmesi, işte bu kesinlikle muhteşem olurdu – sürpriz at¹ kavun yiyen kitleler² tarafından iyi karşılandı!

¹马- sürpriz at: Beklenmedik kazanan

²吃瓜群众- kavun yiyen kitleler: Netizenler bazen bunu aşağılayıcı bir şekilde büyük bir olay karşısında pasif kalan bir seyirci grubunu tanımlamak için kullanır.

“Kazanabiliriz!”

Sınıf 5 mola istediğinde, enerjiyle parlayan Wang Xu, biraz su aldı ve şöyle dedi, “Siktir, kazanabiliriz! Gerçekten yapabiliriz…”

“Saçmalamayı bırak ve zaman kaybetme.” Jiang Cheng kaptana biraz bile saygı göstermedi ve sadece sözünü kesti. “Guo Xu, sen dinlen. Şuradaki kişiyle değiş.”

Wang Xu sordu. “Kimle?”

“Onunla.” Jiang Cheng yedek oyuncularından birini işaret etti, bu kişinin de herhangi bir yeteneği olmamasına rağmen şaşırtıcı derecede hızlıydı. “Başka hiçbir şey yapma, sadece onu dikkatlice izle…O kim, takımlarındaki en küçük kişi.”

Wang Xu “O Zhang Yuan.” dedi. “Ve oradaki en küçük de Tang Xiwei.”

“Hm, Zhang Yuan, Tang Xi’yi göz hapsinde tut.” Jiang Cheng şöyle dedi. “Hızlısın bu yüzden onu takip et, kuralları da yıkabilirsin. Onu bloklayamıyorsan sadece it onu ama çok belli etme. Ona topa dokunma şansı tanıma ama top elindeyse de ona dokunma.”

“Tamam,” Zhang Yuan onayladı. “Adı Tang Xiwei, Tang Xi değil.”

“Biliyorum,” Jiang Cheng yanıtladı. “Tang Xi’nin topu alamaması bizim için daha avantajlı olur çünkü şimdiye kadar attığı topların yarısı sayı oldu.”

“Peki ya biz?” Wang Xu sordu.

“Bu Li Yata³ çoktan iki kere kuralları ihlal etti.” Jiang Cheng onu doğrudan görmezden geldi ve Gu Fei’e döndü. “Bir ya da iki kere daha yapmasını sağla.”

³Li Yata (亚塔) Li Yadong – 塔 (Ta) Kule anlamına gelir. Jiang Cheng çocuğa Kule demeye devam ediyor.

“Tamam.” Gu Fei biraz su içti. “Li Ya…Dong.”

“Peki ben?” Wang Xu bu kez daha bariz sordu.

“Kaptan.” Jiang Cheng bilek koruyucusunu çekti, “Biri top bendeyken müdahale etmeye çalışırsa, onunla ilgilenebilirsin…”

“Tamam! Sorun değil!” Wang Xu kendi göğsüne hafifçe vurdu.

“Ayrıca, savunmaya dönüşümüz çok yavaş.” dedi Jiang Cheng. “Buna antrenmanlarda çoktan çalışmamış mıydık? Rakip hücuma çıktığında, hemen potamıza dönmeliyiz. İki kişi üç saniye şeridine, geri kalanlar üç sayı çizgisine gidin ve geçmelerine izin vermeyin.”

“Anlaşıldı! Mücadele ruhunu devam ettirin! Antrenman yaptığımız her şey bugün kullanılacak,” dedi Wang Xu ve herkesin omzuna hafifçe vurdu, ancak Jiang Cheng’e geldiğinde dikkatlice onu geçti. Sonunda Gu Fei’e ulaştı ve onun da omzuna hafifçe vurdu. “Da Fei, o mücadele ruhunu devam ettir.”

“Elbette.” Gu Fei ona baktı.

Jiang Cheng’in yanından biri sordu. “Su?”

Başını çevirdi ve bir şişe su tutan Yi Jing’i gördü. Başlangıçta, su içen Gu Fei’e bakmıştı ancak sonradan Jiang Cheng’e dönmüştü.

“Teşekkürler.” Jiang Cheng onun elinden şişeyi aldı ve içmek için kapağını açtı.

Yi Jing ince bir sesle “Çok iyi oynadınız,” dedi. “Sınıftaki kimse daha önce bu kadar heyecanlanmamıştı.”

Jiang Cheng gülümsedi ama konuşmadı.

Gerçekten de oldukça iyi oynamışlardı. Onun ve Gu Fei’in havalı davranma konusundaki etkili işbirliği epey ilham verici olabilirdi ancak… düşmanlığı da çekebilirdi.

Sınıf 5’e bakmak için döndüğünde birkaç kişinin öfkeyle parlayan gözlerle onlara baktığını gördü.

Li Yata’nın bakışları onunkilerle karşılaştığında, iki elini birden havaya yükseltti. Orta parmaklarını kaldırdı ve onların olduğu yere doğrulttu.

El hareketi çektikten sonra, gözlerini kaçırmadı bunun yerine öfkeyle ona bakmaya devam etti.

Jiang Cheng tepki vermedi. Sahada nadiren sinirlenirdi, turnuva sırasında duygulara kapılmak tabuydu.

Ancak rakibi kışkırtmak sorun değildi.

Bir süre Kule ile bakıştıktan sonra, ona öpücük attı – önce elin öpülüp sonra üflendiği türden.

“Anneni becer.” Kule anında sinirlendi ve küfretti.

Jiang Cheng gülümsedi, ardından onu görmezden geldi.

“Gerçek bir pislik olduğunu fark ettim.” Sahaya dönerlerken Gu Fei arkasından fısıldadı.

Jiang Cheng “Ona faul yaptırmayı hatırla.” dedi. “Sahada çok kalırsa oyunun ikinci yarısı bizim için zor olur.”

“Emredersin.” dedi Gu Fei.

İlk yarının bitmesine yedi dakikadan kısa süre kalmışken top Sınıf 5’in elindeydi. O sırada farkı açmaları, ardından ikinci yarıda da kendilerini iyi ayarlamaları gerekiyordu böylece rakipleri onlara yetişemeyecekti.

Jiang Cheng topu atmaya hazırlanan kişiye baktı ve ardından sahada kimin hangi pozisyonda bulunduğunu aklının bir kenarına yazdı.

Zhang Yuan oldukça iyiydi. 2 Numaralı Li Yan, hayır, Tang Xi… Tang Xi’nin apansız hareketleri epey hızlıydı. Diğerleri onu hedef aldığında, süratle onlardan kaçabilmişti ancak Zhang Yuan zıplayan bir jujube gibiydi. Tang Xi sağa sola birkaç kez yöneldiğinde bile, onu başından savamadı.

Sınıf 5’in de kendi oyun düzenleri vardı. Hava atışlarının hepsi sonrasında saldırı stratejisi kuran Tang Xi’ye pas veriliyordu, ancak şu anda o topu alamadığı ve takımının geri kalanı Sınıf 8’in adam adama savunması ile tümüyle şaşkına dönmüş olduğu için top sürücü aslında ne yapacağını bilmiyordu.

Sıkıştıran 5 saniyenin ardından, Jiang Cheng’in arkasındaki kişi arkasından dolandı ve topu almak için koşturdu. Top sürücü aceleyle topu ona doğru attı ancak hala biraz uzakta olduğundan ve henüz yarı yola bile gelmediğinden Jiang Cheng ikiliye engel olmak için acele etti ve topu ele geçirdi.

“Lanet olsun!” Tang Xi bağırıyordu. “Kör müsün lan?!”

Jiang Cheng’in topu almasıyla birlikte Gu Fei çoktan potaya doğru koşmuştu. Uzun süre korumadı ve anında düz bir şekilde savurdu, üç sayı çizgisinin dışındaki Lu Xiaobin’e gönderdi topu.

Öncesinde antrenmanlarında bu taktiği çalışmışlardı. Boy avantajı olan Lu Xiaobin topu havada yakaladı ve zıplama hareketi yapmasının hemen ardından topu Gu Fei’e geri gönderdi.

Jiang Cheng destek sağlamak için hazırdı ancak Wang Xu zaten üç saniye çizgisindeydi ve şu an orada defans oyuncusu olmamasıyla, Gu Fei’in pasını her an karşılayabilirdi.

Bu tepki dizisi, bu işbirliği dizisi Jiang Cheng’i çok memnun etti, öyle ki Wang Xu yanına gelse ve omzuna vursa, iğrenmiş hissetmeyeceğini düşündü.

Ancak hemen ardından, Wang Xu bağırdı: “Da Fei, pas ver! Da Fei, pas ver!”

Jiang Cheng anında oraya gidip onu tokatlama dürtüsü hissetti. Cümlesini bitirdikten hemen sonra, o pasın yolu tamamen kapanmıştı.

Gu Fei atışlarında oldukça isabetliydi ama Kule böyle yakınına yapışmışken turnike yapması zordu – ancak topun Kule tarafından çalınmaması bile zaten oldukça iyiydi.

Jiang Cheng basket atmak için çok geç olduğunu hissetti ki atsaydı bile sayı yapmak zor olurdu. Oradaki Kule’yle ribaundu çalmak da o kadar kolay olmazdı.

O anda, Gu Fei ya pas atabilirdi ya da geri çekilebilirdi.

Ama Gu Fei bunun yerine birdenbire basket atacakmış gibi pozisyon aldı.

Kule sıçradı, Gu Fei’den sadece bir an daha hızlıydı.

Gu Fei ancak ondan sonra sıçradı ve bir anda, o kısacık zaman farkının uğruna kollarını hafifçe aşağıda tuttu ve topu elinden kuvvetle fırlattı.

Top neredeyse dümdüz yukarı uçtu ve hızla potaya girdi.

Ardından patlayıcı haykırışlar her yandan duyuldu.

Hakemin düdüğü neredeyse potaya giren topu takip etti: “5 Numara, faul!”

Jiang Cheng bir dizi şok hissetti.

Siktir!

O duruşla bile sayı yaptı, o açıyla!

Piç kurusunun basket atmak için yaptığı ilk hareket aslında aldatmacaydı!

Li Yata vuruş faulü almıştı!

Sayı yapan top bir faule önderlik etmişti ve buna aynı zamanda bir serbest atış da eklenmişti. Jiang Cheng neredeyse sahanın etrafındaki izleyicilerle beraber haykıracaktı.

Gu Fei yavaşça serbest atış çizgisine çekildi ve Kule’ye üç parmağını gösterdi: “Üç oldu.”

Kule dişlerini sıktı ve öfkenin ateşiyle yanan yüzüyle dişlerinin arasından bu tek kelimeyi çıkardı. “Kahretsin!”

Gu Fei’in serbest atışı atıp atamayacağı konusunda hiç şüphe yoktu ancak hava atmak mı istediğini yoksa öfkesini kışkırtmak için zorla şüphe yaratmak mı istediğini kim bilebilirdi.

Serbest atış için topu kaldırdıktan sonra, doğrudan Kule’ye bakmak için başını çevirdi ve topu attı.

Sayı oldu.

Kızların çığlıkları neredeyse erkeklerin alkış ve tezahüratlarını bastırırken tüm seyirciler haykırdı.

Jiang Cheng, Gu Fei’e baktı. Gu Fei’in hareketi hayranlık uyandırıcı olsa da kibrinin bir sınırı olmalıydı. Xiao Ta için bir şeyler söylemek istedi.

Jiang Cheng onunla beraber savunma yapmaya döndüğünde “Adilik yapmıyor musun?” dedi.

Gu Fei “Senden öğrendim. Kışkırtılmaya dayanamıyor, biliyorsun. Şimdiden çıldırıyor.” şeklinde cevap verdi. “Bak, oyunun ikinci yarısında bile değiliz ve dört faul almak üzere.”

Gu Fei’in görüşü doğruydu. Li Yadong…Jiang Cheng ismini hatırlayabildiği için bir anda aşırı derecede kendinden memnun hissetti. Li Yadong’un sadece patlayıcı bir öfkesi yoktu ayrıca öfkesi oldukça güçlüydü. Öncesinde Wang Xu ona baskı yaptığında, iki faul almayı başarmıştı ve şimdi böyle bir duygu durumundayken tek bir faul almak zor olmazdı.

Sınıf 5’in Kaptanı o olsaydı, o anda onu değiştirirdi ancak sayı almak için Sınıf 5’in onun becerilerine güvendiği açıktı ve onu değiştirmemeyi tercih ettiler.

İlk yarı bitmek üzereyken, topu Gu Fei aldı. Tam orta çizgiyi geçerken Kule tarafından bloklandı. Gu Fei’in onu yemlemek için numara yapmasına bile gerek yoktu. Açıkça onun ellerine baktı ve Kule’nin kontrolünü kaybedip eliyle vurması için hafifçe öne eğildi.

“5 Numara, faul!” Hakem düdüğü öttürdü.

“Mezun olmak üzere!⁴” İzleyicilerden biri bağırdı ve diğerleri de bağırarak ona ayak uydurdu.

⁴Mezun olmak üzere! – işi bitti anlamında

Jiang Cheng, sesin Zhou Jing’e ait olduğunu anlayabilmişti. Hızla göz gezdirdiğinde Zhou Jing’in, Lao Xu’nun arkasına saklandığını gördü.

İlk yarının sonunda, Li Yadong’un dört faulü vardı. Ne kadar iyi olursa olsun, ikinci yarının başında oynamayacaktı ve kritik bir anda çıkarılmıştı.

Ama şimdi Sınıf 5, 9 puan arkalarına düşmüştü. Li Yadong sahaya çıkmazsa, skoru eşitleme şansları zayıf olacaktı…

Bu ne mücadeleydi böyle.

Jiang Cheng biraz su içti.

“İkinci yarıda da böyle oynamaya devam ettiğimiz sürece istikrarlı bir tempoda, kazanabiliriz!” dedi Wang Xu, “Düşünsenize, bu sadece bizim ilk zaferimiz olmayacak, Sınıf 5’i de eleyecek! Eleyecek ah! Sınıf 5’i elemek Sınıf 2’yi ayaklarımız altına alacağımız günün çok da uzakta olmadığı anlamına gelir!”

Herkes heyecanla onayladı.

“Taktiklerimizde herhangi bir ayarlama var mı?” Wang Xu, Jiang Cheng’e sordu.

Jiang Cheng “Guo Xu gir, Zhang Yuan, sen dinlen.” dedi. “Li Yadong bir süre daha sahaya çıkmamalı, çıksa bile uzun süre kalmayacak. Tang Xi…Wei artık topu her seferinde ona atmayacaktır. Sanırım topu kendine alacak. Onu bana bırakın, geri kalan her şey aynı.”

“Anlaşıldı!”

İkinci yarıda, Li Yadong oynamadı ve ondan çok daha zayıf olmasına rağmen onunla hemen hemen aynı boyda bir yedek oyuncuyla değişti. Bu kişinin sıçrayışı Li Yadong’unki kadar iyi değildi, bu yüzden Gu Fei turnikeye kalktığında, onu bloklaması tamamen olanaksızdı.

Sınıf 8’in üyelerinin hepsi yanıyor gibiydi, doğrusu yanmak yetersiz bir tanımlamaydı – bu saha içindeki ve dışındakileri tutuşturmuş bir anka aleviydi.

İzleyiciler de uyuşturucu almış gibiydi, muhtemelen turnuvanın ilk gününde böyle beklenmedik bir maç izlemeyi beklemediklerindendi. Haykırışları tüm sahayı kaplıyordu ve hangi tarafı destekleyeceklerini bilmiyorlardı. Kısaca, hücuma kalktıklarında haykırdılar ve sayı yaptıklarında çığlık attılar, aralarında bir fark yoktu – onlar⁵ tek yürekti.

⁵Onlar tek yürekti derken oyuncular ve izleyicilerin tek yürek olduğundan bahsediyor.

Jiang Cheng kolaylıkla heyecanlanmayan biriydi, özellikle de maç sırasında. Savunmaya geçer geçmez, sakince gözlem yapması gerekiyordu – havalı davranmak istese bile, yeteneklerine güvenmeliydi, duygularına değil.

Ama şimdi kenar çizgisi volkan patlaması gibi haykırırken ve onlarınki gibi bir takım gerçekten bu derece oynayabilirken, o da sakin kalamıyordu.

“Son çeyrek, son çeyrek.” Lao Lu bir şekilde tekrar mikrofonu ele geçirmişti ve hakem artık onu idare edemiyordu. Sınıfta azarladığı zamanki bağırdı, tam güçle. “Dengele! Endişelenme! Sıkı dur! Sağlam vur!!”

Sadece on dakika kalmıştı ve eklenen uzatma süresiyle bile, hala çok değildi. Sınıf 8’in her şeyi riske atması ve Sınıf 5’in de aynı durumda olmasıyla, puan farkı Jiang Cheng’in umduğu gibi 15 puan açılmadı – şu anda sadece 13 puandı.

Sınıf 5, Li Yadong’u oyuna geri aldı ve top Jiang Cheng’deydi. Bu topun sayı olması Gu Fei tarafından garanti edilirse, 15 puan Sınıf 5’in oyuncularını psikolojik olarak yıkıma uğratabilirdi.

Tang Xi onu bloklamak için geldiğinde topu süratle ilerde sağında duran Guo Xu’ya attı.

Şu anda, sanki Tanrı’nın takdiri gibi, Guo Xu aldığında topu uzun süre tutamamıştı bile. Tang Xi bakmak için başını çevirdiğinde yukardan, topu Tang Xi tarafından çoktan geçilmiş olan Jiang Cheng’e attı.

“Güzel pas!” Wang Xu haykırdı.

Jiang Cheng topu aldı ve ilerlemeye devam etti ancak Tang Xi aşırı hızlıydı ve bir kez daha yolunu kapattı.

O saniye Jiang Cheng, Tang Xi’nin Sınıf 8’de olmasını diledi. Böylesi bir hız ve tepki…Sola kısa bir bakış attı ve beklendiği gibi, Tang Xi vücudunu hafifçe o tarafa eğdi; duygusal olarak çok uyarılmıştı ve çok hızlı tepki vermenin kusuru tam da burada yatıyordu.

Az önce ona fake attım yey!

Jiang Cheng hızla sağdan topla ilerledi ve üç sayı çizgisine giren Gu Fei’i gördü… Ve sağdan engellemeye gelen Li Yadong’un ayağını.

Ne oluyor be!! Kutsal Güney Kapılarında amcanı becer!!

Jiang Cheng sol ayağıyla Li Yadong’un ayağına bastı ama sağ ayağıyla ileri adım atamadı. Tüm vücudu aniden dengesini kaybetti ve sola doğru düştü.

Ancak yere düşmeden önce, dişlerini sıktı ve elindeki topu Gu Fei’e savurdu.

Ardından sertçe yere düştü ve dirseği üzerine bir metreden fazla kaydı.

Etraftakileri haykırışlar bir kez daha yükseldi. Çığlıklar ve bağırışlar Gu Fei’in güzel turnikesi için mi yoksa o sertçe yere düştüğü için miydi emin değildi, birkaç saniye boyunca ayağa kalkamadı.

“Jiang Cheng!” Wang Xu endişeliydi ve hızla yanına geldi.

“Aptal.” Jiang Cheng itti onu, “Savunmaya dön!”

Sınıf 5 topu nispeten hızlı başlatmıştı ve Tang Xi çoktan onların yanından geçmişti.

Jiang Cheng “Siktir, faul yok!” diye bağırdı, “Wang Xu, savunmaya dön!”

“Kahretsin!” Wang Xu kalktı ve oraya doğru koştu.

Jiang Cheng ayağa kalktı ve Gu Fei ona baktı. Başını salladı, ayağında bir sorun yoktu – koruyucu ekipmanı vardı – ancak önceden yaralanan kaburgasının üzerine düşmüştü ve biraz sersemlemişti.

Bu top, herkes onu hararetli bir öfkeyle tutmuştu.

Jiang Cheng orta çizgiyi henüz geçmişti ki basket atmak isteyen Li Yadong, Gu Fei’in mükemmel bloğuyla kontrol altına alındı ve top kısa süre içinde Lu Xiaobin’in ellerindeydi.

“Jiang Cheng – – ” Lu Xiaobin topu Jiang Cheng’e doğru attığında tutku ve cüretkarlıkla dolu bir şekilde haykırdı.

Öncesinde skorları 5:4 olduğu için miydi emin değildi ama Sınıf 5 bu iki sayıyı yapmanın galibiyeti pekiştirmek için kati bir şey olduğuna inanıyordu. Top Jiang Cheng’in ellerindeyken, ona en yakın olan Tang Xi hala kendi potasının üç sayı çizgisindeydi.

Elinde topla, Jiang Cheng arkasına döndü ve birkaç adım attı, ardından üç sayı çizgisinde parmak uçlarında durdu.

Atış yapmaya hazırlanırken, arkaya doğru Sınıf 5’in hızla kendisine doğru koşan oyuncularına baktı ve ardından topu savurdu.

Top havada uzun bir yay çizdi – Jiang Cheng üç parmağını kaldırdı ve top fileye düşerken parmaklarını aşağı itti.

Temiz atış.

Zarif.

Yan çizgide patlak veren alkış ve tezahürat denizi içinde Lao Xu’nun “iyi atış” diye bağıran kırık sesini duyabildi. Heyecanlı yüzlerle dolu kalabalığına baktı, Lao Xu’nunki içlerinde en göze çarpanıydı. O kadar heyecanlıydı ki yüzü bilfiil maçta oynayanlardan daha kırmızıydı.

Puan farkı 16’ya genişlemişti ve şu an son çeyrekte fazla zaman da kalmamıştı. O ve Gu Fei olmadan bile, puanların toparlanması mümkün görünmüyordu.

“Yavaşla.”Gu Fei zamanlayıcıya baktı.

Bu durumda, artık sayı almak için aceleye gerek yoktu. Öncesinden bile daha istikrarlı oynayabilirdi. Top tam da hesapladıkları anda ellerinden çıkabilirdi.

Sınıf 5’in oyuncularının çoktan cesareti kırılmıştı ve her biri öfkeyle dolu olsa da, patlama şansları yoktu.

Gu Fei ve Jiang Cheng topu kontrol etti ve kesin bir şekilde potaya doğru bastırdılar. Bu süre zarfında, Sınıf 5 dört puan almıştı. Gu Fei iki sayılıklardan vazgeçmişti ve bunun yerine üç sayılık atışlar yapması için Jiang Cheng’e pas verdi iki kere.

Jiang Cheng üç sayılık bir atış yaptığı her seferinde etrafında ses dalgaları hissedebilmişti.

Önceki okul takımıyla turnuvalarda oynarken asla bu kadar kendini beğenmiş olmamıştı.

Nihayetinde, ölçüsüz heyecan atmosferinin ortasında tüm sahneyi durduran ıslık duyuldu.

Üç sayı çizgisinden sadece birkaç adım geride elinde topu tutan Gu Fei, topu kuvvetle çembere savurdu.

“Daha bitmedi!” Jiang Cheng potada seken ve ardından çembere giren topa baktı.

“Ahhhh–” Wang Xu’nun sesi tezahüratlarla dolu alanda özellikle yankılanıyordu.

Jiang Cheng başını çevirir çevirmez, onun açık kollarla koşturduğunu gördü. Tepki vermesini beklemeden çoktan Gu Fei’i kucaklamış ve hatta şiddetli bir şekilde yüzünü öpmüştü.

“Defol” Gu Fei onu itti ve ardından yüzünü birkaç kere ovuşturdu.

Jiang Cheng “Bana dokunma!” diye bağırdı ve Wang Xu’nun döndüğünü görünce hemen parmağını ona doğrulttu.

“Ahh–” Wang Xu onun üzerine atılıp, sarılır ve öperken tehlike karşısında yılmadı.

“Seni pislik!” Jiang Cheng, Wang Xu’yu kenara itmek için tüm uzuvlarını kullanırken mağlup edilmiş gibiydi.

Wang Xu coşkuyla birer birer tüm takım üyelerini kucaklayıp öperken umursamadı.

Tüm sınıf heyecandan çılgına dönmüştü. Sahanın çevresinde toplandılar ve çığlık atan bir kalabalığa dönüşene kadar birbirlerine tutundular. Böylesi bir atmosferi ancak okul turnuvalarında hiç maç kazanamamış aşırı güçsüz bir civciv hissedebilirdi.

“Hey,” Gu Fei ona geldi ve kollarını iki yana açtı. “Uzun zamandır bu kadar iyi bir oyun oynamamıştım.”

Jiang Cheng ona baktı, tereddüt etti ve sonrasında ona sarılmak için kollarını açtı. “Ben de.”

“Bacağın iyi mi?” Gu Fei sırtına hafifçe vurdu.

“İyi.” Jiang Cheng gülümsedi.

Bu kucaklaşma çok… sakin hissettirmişti.

Anlayış ve minnettarlığın yanı sıra sahip oldukları “yakınlık” diğer herkesten farklıydı, Jiang Cheng’ın Gu Fei’e sürtündüğü o kısa an, Gu Fei’in hemen hemen ona yapıştırıldığı gecenin yüzü gözlerinin önünde parıldamasına ve ardından bunu güneş ışığının altında bir hale takan Gu Fei’in yüzünün takip etmesine rağmen… sakindi.

Kucaklaşmayı neden ‘sakin’ olarak tanımladığını bilmiyordu ama bu gerçekten çok uzun zamandır Pan Zhi dışında biriyle kurduğu ilk yakın temastı.

Saç uçlarının Gu Fei’in yüzüne sürtündüğünü bile hissedebilmişti.

Ancak ne gariplik vardı ne de direnç.

“Yürüyün, yürüyün, yürüyün,” Lao Xu sınıftaki öğrenciler dağıldıktan sonra heyecanla kollarını salladı. “Lao Lu ve ben hepinizi yemeğe götürüyoruz. Size güzel bir şeyler ısmarlayacağız.”

Wang Xu “Güveç yemek istiyorum,” dedi. “Hayır, ızgara et yemek istiyorum…ah, Moğol güveci de fena sayılmaz…”

Bir grup insan Lao Xu ve Lao Lu’yu dışarıya takip etti, kanlarındaki kaynama hissi henüz geçmemişti; o sırada bu ne yiyeceklerini tartışmakta harcanıyordu.

“Umm, sana sormak istediğim bir şey var.” Gu Fei ve Jiang Cheng yan yana yürüdüler.

Jiang Cheng “Tamam, ne?” diye sordu.

“Para kazanmak ister misin?” Gu Fei sordu.

“Ah?” Jiang Cheng donakaldı ve Gu Fei’e baktı.

Gu Fei’in açıklamadan “para kazanmak ister misin” diye sorması hemen aklına bilgisiz kızıyla konuşan bir anneyi getirmişti.

Neredeyse “Hayır, henüz gencim” diyecekti.

°°°°°°

Basketbol hakkında bilgi sahibi olmayanlar için:

Oyuncular, birbirlerinin elindeki topa müdahale etme hakkına sahip; ancak birbirlerine ağır fiziki müdahalelerde bulunmaları faul olarak değerlendiriliyor. Her takım maç boyunca toplam 4 faul hakkına sahip. Toplam takım faulü sayısı 4’e ulaşmadan önce yapılan faullerde karşı takım topu faulün yapıldığı yerden saha kenarından oyuna sokuyor. 4 faul hakkı dolduktan sonra ise faul nerede yapılırsa yapılsın karşı taraf potaya 2 serbest atış kullanma hakkı kazanıyor. Eğer faul, herhangi bir oyuncu üçlük sayı atmak üzereyken gerçekleşirse serbest atış sayısı 3’e çıkıyor.

Maç boyunca her oyuncunun 4 kez bireysel olarak faul yapma hakkı bulunuyor. Faul sayısı 5’e ulaşan oyuncu, oyundan ihraç ediliyor ve bir daha geriye dönemiyor. Ancak herhangi bir oyuncusu 5 faulle oyun dışı kalan takım, çıkan oyuncunun yerine başka bir oyuncuyu dahil edebiliyor ve bu sayede takımlar eksik kalmıyor.

 Ancak herhangi bir oyuncusu 5 faulle oyun dışı kalan takım, çıkan oyuncunun yerine başka bir oyuncuyu dahil edebiliyor ve bu sayede takımlar eksik kalmıyor