Akabinde büyük salonda, bu adamın göz alıcı cübbesi kar beyazdı; ellerini arkasında bağlayarak durdu, cübbesinin ipeği bulutlar kadar yumuşak ve hafifti, geniş kol yenleri yere kadar uzanıyordu. İfadesi ciddi ve sakinken, gözleri hafifçe açıktı, kirpikleri aşağıya dökülüyordu; nazikliğinin içinde üç parça aşağılama ve üç parça da kibir vardı.
Li Wuxin onun Kıdemli Yuheng olacağını hiç hayal etmemişti ve yüzü anında düştü, “Chu, Chu…”
Chu Wanning sakince konuştu, “Li-zhuangzhu, görüşmeyeli uzun zaman oldu.”
“Neden sizsiniz!” Demin zeki dilli olan Li Wuxin, şimdi çıt bile çıkaramıyordu, yüzü kuru balmumu gibi solmuştu, “Rufeng Klanı’ndan ayrıldığınızdan sonra sizinle tüm iletişimimizi kaybettik ve sizin, dünyayı dolaştığınızı düşündük, ama sizin, sizin aslında domuzların önünde dökülen inciler1 olduğunuzu kim bilebilirdi ki!!”
Chu Wanning homurdandı, gözleri epey soğuktu, “Beni bir inci olarak gördüğünüz için teşekkür ederim.”
“…”
“Pekâlâ, bu kadar boş laf yeter, ciddi meseleleri tartışalım. Benim, şeytani büyüler yapmak için Kelebek Kasabası’ndaki beş yüz sivili öldürdüğümden bahsedildi. Bu olayın sorumlusu ben değilim fakat Li-zhuangzhu bu kadar yol geldiğinden, bir şeylerin çoktan yanlış anlaşılmış olduğundan eminim. Uğraşmam gereken daha önemli şeyler var, bu yüzden Tianyin Köşkü’ne kadar Zhuangzhu’ya eşlik etmeyeceğim. Zhuangzhu’nun sormak istediği başka bir şey varsa, lütfen şu an, burada sorun.”
Sonra, Chu Wanning ayakta durmak için bile fazla tembelmişçesine tahtına oturdu. Sadakat Salonu’nda her kıdemli için tasarlanmış birer taht vardı; Chu Wanning’in tahtı Xue Zhengyong’un solundaydı, ince bambu hasırla kaplıydı ve yarım rulo bambu perde dökümlüydü. Onunki, Kıdemli Lucun’un yeni açmış çiçeklerle dolu, çiçekli tahtıyla karşılaştırıldığında, fazlasıyla yavan ve basit görünüyordu.
Bu geçen yıllarda, Chu Wanning hiçbir zaman kasten adını gizlememişti, fakat dikkat çekmemeye çalıştığını söylemek de yanlış olmazdı, bu yüzden Bitan Klanı’nın daha genç olan nesli onun ismini duymalarına rağmen, ne kadar güçlü olduğunu bilmiyorlardı. Ancak Li Wuxin onlar gibi değildi. Yıllardır tecrübeliydi, bu yüzden kötü şöhretli Kıdemli Yuheng’i nasıl bilmezdi?
Kol yenlerinin içindeki yumruklarını sıktı ve Chang-gongzi’ya kaçamak bakışlar atıp durdu.
Chang ailesinin bol ödemesini çoktan kabul etmiş olmasaydı, nasıl bu karmaşık uğraşın sorumluluğunu üstlenirdi. Başta bu Sisheng Tepesi’nin Kıdemli Yuheng’inin güçlü efsunculardan biri olduğunu düşünmüştü ama yüzünü göstermeyen Chu Wanning olacağını kim bilebilirdi ki!
O olduğunu bilseydi, ne kadar ödense ödensin asla kendini bu karışıklığa sokmazdı. Şimdi ne devam edebiliyor ne de çekilebiliyordu, ne yapmalıydı…
Li Wuxin ifadesini düzgün tutarken, içi kan ağlıyordu.
Ama müstakim müritlerinden biri cahil olmalıydı ki onun mantıksız biri olduğunu ve ustasının onunla nasıl başa çıkacağını bilmediğini düşünüp, zeki biri olduğunu düşünerek konuştu, “Kıdemli Chu, son zamanlarda Kelebek Kasabası’na kötülük defetmek için gittiniz, doğru mu?”
Chu Wanning kirpiklerini kaldırdı ve ona bir bakış attı, “Doğru.”
“O halde, hayalet gelini mühürleyen de siz miydiniz?”
“Luo Xianxian’dan mı bahsediyorsunuz?”
“Ben…” Sözcükler genç adamın boğazında solup gitti. Tek bildiği Kelebek Kasabası’nda çılgına dönen şeytanın hayalet bir gelin olduğuydu, fakat aslında bundan daha fazlasını bilmiyordu, bu yüzden Chu Wanning sorusuna karşılık verdiğinde, hiçbir cevabı yoktu. Kızardı, “Ne olursa olsun, bu, o hayalet kız! Neden bu kadar çok soru soruyorsunuz? Genç bir kız, on beş – on altı yaşlarında, küçük bir kasabada kaç tane yanlış bir şekilde ölmüş yeni evli olabilir?”
Chu Wanning’in dudak kenarı soğuk bir şekilde kıvrıldı, “Kelebek Kasabası’nın ölü evlendirme geleneği var, en az elli, değilse de yüz hayalet gelin vardı, yani gerçekten hangisinden bahsettiğini bilmiyorum.”
“Seni––––“
“Laubali hitap şeklini kes, ne münasebetsiz. Hemen çekil, seni yontulmamış mürit!”
Öne çıkmak isteyen o müridi azarladıktan sonra, Lu Wuxin’in yüzü tamamen değişip keyifli ve münasip bir şekle girdi ve Chu Wanning’e döndü, “Chu-zongshi, bu, müridimin dağdan ilk ayrılışı, kuralları bilmiyor, bu yüzden lütfen üstüne gitmeyin. Bahsettiği hayalet gelin, Luo Xianxian’ın ta kendisi.”
Chu Wanning hafifçe kaşlarını çattı, “Luo Xianxian’ın dargın ruhu çılgına mı döndü?”
“Aynen.” Li Wuxin iç çekti, “O hayalet kız aklını kaybetti. Bırakın Chen ailesindeki herkesi öldürmeyi, gidip tüm kasabayı katletti. Müritlerimi onu mühürlemeleri için gönderdiğimde Kelebek Kasabası’nda neredeyse canlı tek bir kişi bile yoktu.”
“Bu nasıl olabilir…” Chu Wanning mırıldandı.
“Bu meseleye dahil olan kişinin Sisheng Tepesi’nin Kıdemli Yuheng’i olduğunu duydum. Bütün bu meselede, benim de kapınızı çalmama neden olan, tartışmalı bir şeyler var. Ayrıca, Kelebek Kasabası’ndayken iki şey elde ettim. Chu-zongshi, lütfen gelip yakından inceleyin ve bir ilgisi olup olmadığını görün.”
Konuşurken, kol yeninden kanlı, sarı ipekten bir kumaş çıkardı, Chu Wanning’e vermeye niyetlendi.
Fakat beklenmedik bir şekilde, Xue Meng öne çıktı ve rahatsız olmuş bir hıh sesiyle onu engelledi, “Ben alacağım!”
“Um…”
“Shizun’um temiz olmayı sever, yabancıların dokunduğu hiçbir şeye dokunmaz!”
Biraz abartıyordu – Chu Wanning tam olarak bir germofobik2 değildi, sadece hoşlanmadığı kişiler tarafından lekelenmiş şeylere dokunmayı sevmiyordu, bu yüzden tek kelime etmeden Xue Meng’ın istediğini yapmasına izin verdi ve sadece, Shi Mei’nin servis ettiği sıcak çayı yudumlarken kirpiklerini alçalttı.
Li Wuxin hiçbir şey yapamadığından içerlemiş öfkesini yuttu ve Xue Meng’a sarı ipeği uzatırken tek yapabildiği küçümseyerek gülümsemekti.
Mum ışığının altında, tüm gözler odaklanmıştı.
Chu Wanning ipek kumaşı sallayarak açtı. Sadece bir bakış attı ve yüzü asıldı.
“Lanet Aktarımı Büyüsü…”
“Aynen öyle. Chu-zongshi, soruşturmalarıma göre, Luo Xianxian’ın dargın ruhunu geçici bir süreliğine mühürleyen sizsiniz ve siz gitmeden, Chen ailesinin tek kızına Lanet Aktarımı Büyüsünün bir kopyasını vermişsiniz ve on yıl boyunca günde bir kere kopyalayıp ezberden okumalarını söylemişsiniz, doğru mu?”
“Doğru.”
“Lanet Aktarımı Büyüsü, Chu-zongshinın el yazısı, doğru mu?”
“…Durum aynen bu.”
“Fakat Chu-zongshi, bu Lanet Aktarımı Büyüsü’nün her paragrafının sonuna, farklı bir büyü için fazladan bir karakter eklemişsiniz. Bunun ne olduğunu bildiğinize inanıyorum!?” Li Wuxin’in sesi aniden yükselmişti.
“Geri Dönen Dalgalar İşareti, bir tersine çevirme büyüsü! ––– Chen ailesindekiler Lanet Aktarımı Büyüsünün kopyasını tamamladığı her seferde, sonrasında bu tersine çevirme büyüsü karakterini çizerek zorla ölüleri defetmesi gereken büyüyü, zarara sebep olan büyüye çevirmişler, Luo Xianxian vahşi bir hayalete dönüşüp çıldırana kadar, mührü imha olmaya teşvik etmişler! Chen ailesinden hiç kimse efsun yöntemlerini bilmiyormuş, yani Kıdemli Yuheng’den başka kim şahsen onlara bu ipek kumaşı vermiş olabilir, böyle güçlü bir büyüyü çizmeyi onlara öğretebilecek ikinci bir kişiyi gerçekten tanımıyorum!”
“Sözlerine dikkat et, yaşlı adam!” Xue Meng küplere binmişti, “Shizun’um onları öldürmek istese, neden böyle devasa bir sapkınlığa ihtiyaç duysun?! Ne büyüsü, tersine çevirme büyüsü mü, yazılar düzmece olamaz mı? Bunu benim Shizun’umun çizdiğini mi düşünüyorsunuz? Peki, ben de siz piç oğullarının, başka birini suçlamak için gizlice kopyalamış olabileceğinden şüpheleniyorum!”
Li Wuxin keyifsizce gülümsedi, “Xue Meng-gongzi, büyükler konuşurken senin gibi gençler lafı bölerek ne yapıyor?”
Xue Zhengyong konuştu, “Li-zhuangzhu, ipek bir kumaşa dayanarak Yuheng’in yaptığını söylemeniz biraz inanması güç bir şey değil mi? Oğlum haklı, el yazısı taklit edilebilir. Biri Yuheng’e iftira atmak istediyse, büyüyü sadece birkaç kez kopyalayarak benzetebilir.”
“O halde Chu-zhongshi’ya zarar vermek için bu kadar ileri gidecek baş düşmanın kim olduğunu rica ederek soruyorum.”
Uzun zamandır kenarda sessizce duran Mo Ran kuru bir sesle kıkırdadı.
Li Wuxin ona baktı, sonra bütün o havan ve tokmak hakkındaki edepsiz konuşmayı hatırladı ve kaşlarını çatmadan edemedi, “Şimdi neye gülüyorsunuz?”
“Nasıl hepinizin kafasında bir şeyler kurup da bir şeyi tamamen unutmuş olmasına gülüyorum.”
Xue Zhengyong, merakla, “Ne şeyi? Ran-er, düşündüğün şey nedir?”
“Çok iyi okumadım ama bir şekilde Geri Dönen Dalgalar İşareti hakkında biraz bilgim var ve bir şekilde nasıl çizildiğini biliyorum.” Mo Ran güldü, “Burada, bakın, bu o değil mi?”
Konuşurken, parmak uçlarında kızıl ruhani gücün izi toplandı ve tembelce sütuna yaslanırken, ruhani güç havada karmaşık bir şekilde yayıldı, sofistike ve zarif Geri Dönen Dalgalar İşareti havaya yansıdı, havai fişekler kadar güzeldi.
Xue Meng afallamıştı, “Seni mankafa, bu harika, ne zaman öğrendin?”
Mo Ran güldü, “Shizun’un kitaplarındaydı. İlgi çekici olduğunu düşündüğümden ezberledim.”
Sonra gelişigüzel bir şekilde parlak kızıl büyüyü işaret edip, yavaş yavaş havada yükseltti, orada bulunanların başlarının üzerinden geçirdi. Kızıl tersine çevirme işareti ışıl ışıl parlıyor, kesik kıvılcımlar çıkarıyordu.
“Şu nasıl. Neden hepiniz buyurarak çizdiğim büyüyü, kumaştakiyle karşılaştırıp tamamen aynı görünüp görünmediklerine bakmıyorsunuz?”
Sisheng Tepesi’nin müritleri iyi bir gösteriyi severlerdi ve Chu Wanning’in ipek kumaşı masaya savurduğunu, Mo Ran’in yöntemine sessizce rıza göstermiş gibi göründüğünü gördüklerinde, herkes hemen gürültüyle, ikisini detaylıca karşılaştırmak için çember oluşturdu.
Bitan Klanı’ndan olanlar ilk başta katıydı, ancak daha sonra merak etmekten kendilerini alamadılar, hatta bazıları kusur bulmayı umuyordu, böylece onlar da toplandı.
Herkes uzun bir süre baktı ve nihayet bir sonuca vardı.
Mo Ran’in çizdiği, sanki aynı kişinin elinden çıkmaymış gibi, ipek kumaştaki büyüyle aynıydı.
Li Wuxin’in daha önce konuşan salak müridi tekrar konuştu, Mo Ran’i işaret ederken büsbütün titriyordu, “Aferin! Demek itiraf ediyorsun! Cinayetleri işleyen sensin, değil mi?”
Mo Ran: “…”
Chu Wanning düz bir sesle konuştu, “Senin adın ne?”
“Hım? Bana mı soruyorsunuz?” O aptal öğrenci şaşkına dönmüştü, sonra başını yüksek tutarak göğsünü şişirdi ve gururla, “Wuxin’in on üçüncü müstakim öğrencisi, Zhen Congming3.”
“Pfft.” Mo Ran homurdandı.
Öte yandan Chu Wanning, ‘Çok Akıllı’ ya neredeyse hiç tepki vermemişti – sonuçta, kendisi de “Seni ölümüne korkutur4” gibi bir isme sahipti. Sadece soğuk bir şekilde, “Gençler, büyükler konuşurken ağızlarını kapalı tutmayı öğrenmelidir.” dedi.
Bu sözler belli ki Li Wuxin’in Mo Ran hakkındaki yorumuyla alay ediyordu ve Li Wuxin duyduğunda, yüzü domuz ciğeri gibi kızardı; son derece hayal kırıklığına uğramışken yapabileceği hiçbir şey yoktu, bu yüzden tek yapabildiği hıh-layarak lafı gevelemekti, “Chu-zongshinın müritleri kesinlikle bu büyüyü tıpkı bir zongshi gibi, tam olarak aynı şekilde çizebilen, olağanüstü genç adamlar.”
“Li-zhuangzhu, sadece ben değilim. Bu büyüyü nasıl çizeceğinizi biliyor olsaydınız, o da benimki ve Shizun’unkiyle tamamen aynı görünürdü.”
“Ne demeye çalışıyorsunuz?!” Li Wuxin, Mo Ran’e baktı.
Mo Ran güldü, “Geri Dönen Dalgalar İşareti’nin çizgileri karışıktır; beceri seviyesi, mürekkebin ağırlığı, hiçbir element yanlış olamaz. Bu yüzden kimin çizdiği önemli değil, hepsi aynı olacaktır. Bunun yazı stiliyle hiçbir ilgisi yok. Çizim birazcık bile yanlış olsa, büyü işe yaramaz.”
“Tamamen saçmalık!” Kalabalığın önünde bir genç tarafından düzeltilen Li Wuxin utançtan öfkelenmekten kendini alamamıştı, tüm saçları ve sakalları diken diken olmuştu, “Bu dünyada hangi büyü böyle bir hile gerektirir! Bu büyüyü hiç uygulamamış olabilirim, ama bunun tamamen saçmalık olduğunu biliyorum. Uyduruyorsun, seni küçük piç!”
“Hiçbir şey uydurmuyor.”
Li Wuxin şimdi çoktan sabrının sonuna gelmişti ve öfkeyle haykırdı, “Chu Wanning, kanıtınız olmadan konuşuyorsunuz! Nasıl bilebilirsiniz! Nerden biliyorsunuz?! Bir büyünün kusurları ve zayıflıkları genellikle sadece yaratıcısı tarafından bilinir. Kendinizi Geri Dönen Dalgalar İşareti’nin yaratıcısı olarak ilan etmeye cüret mi ediyorsunuz?!”
Chu Wanning gözlerini kaldırdı ve sakince ona baktı, sonra yavaşça devam etmeden çayından bir yudum daha aldı, “Cüret edemez miyim? O zaman şimdi size söyleyeyim.”
Li Wuxin: “???”
“Geri Dönen Dalgalar İşareti’ni ben yarattım.”
Li Wuxin: “…”
Yazarın Notları:
[Çeşitli karakterlerin çılgın takma adları]
Chu Wanning: Xia Sini (“seni ölümüne korkutur” ile aynı okunuyor.)
Mo Ran: Zhong Quangong (“sadık köpek başları” ile aynı okunuyor.)
Xue Meng: Bu Zilian (“kendine takıntılı değil” ile aynı okunuyor.)
Shi Mei: Zhen Bailian (“gerçek beyaz nilüfer” ile aynı okunuyor.)
Ye Wangxi: Nan Haizi (“erkek çocuk” ile aynı okunuyor.)
Mei Hanxue: Bu Haose (“çapkın değil” ile aynı okunuyor.)