Qiang Jin Jiu 44. Gece Sohbeti

            “Öyle olabilir.” Xiao Chiye gözlerini indirdi, “Ama cephedeki başarı ya da başarısızlıkla doğrudan bağlantılı olan kişi Shen Wei idi.”

            Gözlerindeki ifade, onları bu şekilde indirdiğinde özellikle şefkatli ve sevgi dolu görünüyordu. Az önceki ışıltı henüz dağılmamıştı. Gecenin içindeki ateş böcekleri gibi gözlerinde parıldıyordu.

            Shen Zechuan bir an ona baktı ve “Savaş Bakanlığı’nın bu yıllarda personel ataması yok,” dedi.

            “İstersen araştırabilirsin,” dedi Xiao Chiye. “Seni durdurmayacağım.”

            “Elbette durdurmayacaksın.” Shen Zechuan bakışlarını tekrar kitaba çevirdi. “Çünkü sen de araştırmak istiyorsun. En bariz şüpheli Hua Klanı olmalıydı ama Shen Wei zaten lekeli bir kılıçtı. Ondan kurtulmanın binlerce daha basit yolu mevcut. Çok fazla insanı dahil etmek, arkalarında onlara karşı kullanılabilecek bir iz bırakmayı kolaylaştırmaktan başka bir işe yaramaz.”

            “Ji Lei’i sen öldürdün, değil mi?” Xiao Chiye gülümsedi. “Sana bir sürü bilgi vermiş olmalı. Bunu saklamanın bir zevki yok, değil mi? Koy masanın üzerine de birlikte fikir yürütebilelim.”

            “Söylediğin her şeyi biliyorum, ancak benim söyleyeceklerimi sadece ben biliyorum.” Shen Zechuan elini yavaş yavaş çekti. “Bu gerçekten çok adaletsiz bir takas.”

            Xiao Chiye bir an düşündükten sonra, “Peki ya şöyle yapsak? Bire bir takas yapalım,” dedi.

            “Olur,” dedi Shen Zechuan. “Önden buyur.”

            Xiao Chiye boyunun avantajını kullanarak Shen Zechuan’ı kitaplığın yan tarafına sıkıştırdı ve sayfaları rastgele çevirmek için elini kaldırdı, “Kuralları bilmiyor musun? Sırlar sessiz sedasız söylenmelidir.”

            Shen Zechuan öne doğru eğildi, “Sessiz sedasız söylenir, birbirine yapışmış halde değil,” dedi.

            “Ya duvarların kulakları varsa?” Xiao Chiye kitabı geri bıraktı, kolunu dayadı ve ona gülümsedi. “Neticede bu yeri daha yeni aldım. Henüz tam olarak keşfetmedim. Tedbirli olmakta fayda var.”

            “Xiao’Er.” Shen Zechuan kitaba baktı. “Sen gerçekten bir pisliksin.”

            “Bu doğru,” dedi Xiao Chiye, “Peki ne yapacaksın? Ben başlıyorum.”

            Shen Zechuan birkaç dakika bekledi ama herhangi bir ses duyamadı. Kafasını çevirdiği anda Xiao Chiye’nin hâlâ ona baktığını fark etti.

            İkisinin nefes alışverişleri kesiştiğinde Xiao Chiye nihayet konuştu, “Shen Wei kendini ateşe vermedi. Jianxing Malikânesi Prensi’ndeki yangın, İmparatorluk Korumaları tarafından çıkarıldı. Oraya aldığı emirle giden kişi Ji Lei’di. Bunu biliyorsun, değil mi?”

            “Evet” Shen Zechuan sakince cevapladı. “Bu bir sır değil.”

            “O zaman Duanzhou’nun düşüşünün gerçek sebebini biliyor musun?” diye sordu Xiao Chiye.

            Shen Zechuan gözlerini kaçıramadı. Üzerinde düşünmek için zaman bile ayıramazdı. Çünkü Xiao Chiye’nin düşünce silsilesine ayak uyduramadığı anda, kolayca karşı tarafın tuzağına düşecekti.

            Shen Zechuan, “Chashi Nehri saldırıya uğradığında Shen Wei, Duanzhou Garnizon Birliklerine geri çekilmelerini emretti ve arkasında Kalıtsal Prens Shen Zhouji’yi bırakarak destek sağlamak üzere Chashi Nehri’ne gitti. Shen Zhouji babasıyla aynı hamurdan yoğrulmuştu. Chashi Nehri askerlerini terk etti ve savaştan hemen önce kaçmak için kendi korumalarını aldı, ancak aynı gün Biansha Süvarileri tarafından kamu yolunda sürüklenerek öldürüldü. Shen Zhouji’nin ölümüyle Chashi Nehri’nin morali sarsıldı. Askerler katledildikten sonra, Duanzhou’nun önünde artık asker kalmamıştı.”

            “Doğru,”dedi Xiao Chiye, “Ama bilmediğin bir şey var. Shen Zhouji hala hayattayken Duanzhou Garnizon Birlikleri Komutanı Tantai Long’u boğarak öldürmek için Shen Wei ile iş birliği yaptı.”

            Tantai Long. Tantai Hu!

            Tantai Hu’nun kendi kardeşinin de Chashi Obruğu’nda olduğunu söylemesine şaşmamalıydı.

            Shen Zechuan kaşlarını çattı ve “Boğularak mı öldürüldü?” diye sordu.

            “Çünkü Tantai Long, düşmanla kafa kafaya çarpışmak için birlikler konuşlandırmakta ısrar etti. Shen Wei’i defalarca herkesin önünde tersledi. Shen Wei’in geri çekilme emrini vermesinin ardından Tantai Long emre karşı geldi ve itaat etmeyi reddetti. Shen Wei, sahte bir barış yaparak ona içki içmeyi teklif etti ve içki sonrası Shen Zhouji ile birlikte onu odasında boğarak öldürdü.” Xiao Chiye durakladı. “Laohu bunu bilmiyor. Tantai Long’un savaşta öldüğünü sanıyordu. Ve bu sana anlattığım ilk şeydi. Şimdi sıra sende.”

            Shen Zechuan düşüncelerini çabucak toparladı ve şöyle dedi, “Shen Wei taht mücadelesine katıldı ve Dul İmparatoriçe için suikastlar düzenledi. Daha sonra Dul İmparatoriçe tarafından yakından izlendi. Tehlikeyi sezince Pan Rugui’ye rüşvet verdi ve Zhongbo’ya gitti.”

            “Kimse bekçi köpeğine el kaldırmamalı,” dedi Xiao Chiye. “Normal şartlar altında, Hua Klanı Shen Wei’i alt etmek için bu tür riskli bir yol seçmezdi. Dazhou’nun yönetimini ve idari işlerini zaten kontrol etmekte olan Dul İmparatoriçe’ye hiçbir faydası yoktu. Savaştan sonra paraya olan talep Dazhou Hazinesi’ndeki miktarı çok aştı. Dul İmparatoriçe hâlâ perdenin1 arkasındaki Büyük İmparator2 olmak istiyor. Bunu yapmak kendisine zarar verir. Shen Wei bu bedele değmezdi.”

            Shen Zechuan başını hafifçe salladı ve şöyle dedi, “Yani Ji Lei’in söyledikleri tamamen doğru olmayabilir, çünkü kendisi de sadece bir piyondu. Eğer bu konuyu araştırmak istiyorsan, Savaş Bakanlığı’ndan başlaman gerekir ki bu da seni ya en üste ya da en alta götürür.”

            Xiao Chiye, “Ben üstü araştırırım. Sen de altı,” dedi.

            “Üst ve alt birbiriyle bağlantılıdır; birbirinden ayrılamazlar.” Shen Zechuan bunu söylerken, Xiao Chiye’nin kendisiyle dalga geçtiğini fark etti. Kitabı kurcalarken, anlamamış gibi davrandı.

            Xiao Chiye gülümseyerek kenara çekildi ve “Otur,” dedi.

            Oda çok sıcaktı. Xiao Chiye üzerinde işlemeli bir aslan3 bulunan kırmızı bir saray cübbesi4 giymişti. Artık Qudu’nun iki ordusunun gerçek İkinci Derece5

Ordu Genel Naibiydi. Muhtemelen saraydan ayrıldıktan sonra doğruca buraya gelmişti ve henüz kıyafetlerini değiştirme fırsatı bulamamıştı. Sandalyede otururken kaşları ve gözleri belirgin bir zarafete sahipti; etrafındaki ciddiyetsiz havayı bile dağıtmıştı.

            Her iki adam da masada karşı karşıya oturuyordu. Xiao Chiye Shen Zechuan’ın kitap okumasını izliyordu. Artık gizleme zahmetine bile girmiyordu ve bu gizlemediği ilgi, Shen Zechuan’ın boynuna dolanıyor ve ellerinde yoğunlaşıyordu. Artık tek bir noktaya odaklanmıyordu; Shen Zechuan’ın tüm bedenini görmek istiyordu.

            Shen Zechuan’ın parmakları sayfaları çevirirken kıvrılıyordu. Bu, Xiao Chiye’nin aklına başka zamanları getirdi; Shen Zechuan’ın parmakları aynı şekilde yatak örtüsünü kıvrılarak tutuyordu, sıcak ve terliydi, dalgalanan hareketlerle titriyordu.

            Shen Zechuan sanki parmakları hâlâ bir adamın avuçlarında sıkılıyormuş ve onunla oynanıyormuş gibi hissetmişti. Kendini birdenbire huzursuz hissederek kitabı kapattı ve Xiao Chiye’ye baktı.

            Xiao Chiye, “Hm?”

            Shen Zechuan parmaklarını hafifçe birbirine kenetledi ve dudaklarını bükerek şöyle dedi: “İmparatorluk Ordusu son zamanlarda görevlerle boğulmuş durumda. Korkarım diğer meseleleri araştırmak için zamanınız yok.”

            Xiao Chiye başparmağındaki yüzüğü döndürdü ve “Meşgul olmak sadece geçici bir durum. Eğer İmparatorluk Korumalarının ayıracak vakti varsa, İmparatorluk Ordumuzun endişelerini paylaşabilir ve sorunlarımıza yardımcı olabilirler.”

            “Ben sadece sıradan bir askerim. Ne mevkim var ne de İmparator’un güvenine ve teveccühüne sahibim. İmparatorluk Korumalarını nasıl komuta edebilirim?” Shen Zechuan sandalyenin arkasına hafifçe yaslandı. “İmparatorluk Ordusu, Qudu’daki devriyelerin yanı sıra İmparatorluk Sarayı’nın özel davalarını da yönetmek zorunda. Yaptıkları her şeyde ihtiyatlı olmak zorundalar, Genel Naip ise büyük zahmetlere katlanmak ve büyük çaba harcamak zorunda. Bu hiç de kolay değil.”

            Xiao Chiye, İmparatorluk Korumalarını baskıladığı için artık gerçekten meşguldü. Shen Zechuan’ın sözlerindeki kışkırtmayı görebiliyordu. Bu yüzden parmaklarını birleştirdi, Shen Zechuan’ın tam önüne koydu ve kendinden emin bir şekilde “Benim için sorun yaratmak istiyorsun,” dedi.

            “Kısasa kısas.” Shen Zechuan yumuşak bir sesle konuştu. “Tüm görevlerimi engelleyerek bana boş zaman kazandırdın. Doğal olarak, sana uygun bir şekilde teşekkür etmeliyim.”

            “Teşekkürlerini ifade etmenin pek çok yolu var. Neden herkesi memnun edecek bir yol seçmiyorsun?” dedi Xiao Chiye, “Görünüşe göre Altı Bakanlıkta gerçekten de dostların var.”

            “Sarayda dostunun olması, evde paranın olmasından daha iyidir. Arkadaşım bana bir şey söyledi. Sanırım sen de ilgilenirsin,” dedi Shen Zechuan.

            Xiao Chiye ona baktı ve “Kulağım sende,” dedi.

            Ancak Shen Zechuan çalışmayı inceledi ve şöyle dedi: “Düşündüm de, bu ‘Cilalanmamış Yeşim Yuanzhuo’,6 Yao Wenyu ile henüz tanışmamış olmam ne yazık. Onunla aranız iyi mi?”

            Xiao Chiye, “Sadece bir tanıdık. Seninle kıyaslanamaz bile,” dedi.

            “Yao Klanı düşüşte olsa da hâlâ Sekiz Büyük Klan arasında yer alıyor. Bunu kabullenemeyen insanların olması kaçınılmaz.” Shen Zechuan şöyle dedi: “Yao Wenyu, Kıdemli Katip Hai’nin gözdesi olmasına rağmen İmparatorluk Sarayına bir memur olarak kabul edilmedi. Bu, başkalarının onu istedikleri gibi katletmelerine izin vermek için silahını bir kenara atmak gibi bir şey.”

            Xiao Chiye: “Yao Klanı yüzeyde düşüşte gibi görünse de, üç hükümdarlık boyunca biriken güç ve prestijin kalıntıları hâlâ varlığını sürdürüyor. Yao Wenyu zarif bir boş zaman adamı olabilir ama kesinlikle aptal değil. Yao Klanı’na kim bulaşmak istiyebilir ki?”

            Shen Zechuan düşünceli bir ifade takındı ve “Bunu nereden bileyim?” dedi.

            Xiao Chiye sustu ama hızlı düşünerek, “O kadar da cömert ve nazik biri değilsin. Bana haber verme zahmetine girmen beni tedirgin ediyor Lanzhou,” dedi.

            “Olayı birlikte araştıracağız. Yardımcı olabileceğim hiçbir şeyi esirgemeyeceğim,” dedi Shen Zechuan, “Bu ancak Yao Klanı ile aranın iyi olduğunu gördüğümde aklıma geldi. Sekiz Büyük Klan çok uzun zamandır dimdik ayakta duruyor. Şu anda ne kadar güçlü ve kudretli olduğunu görünce, bir şeyler planlıyor olmaları beklenemez mi? Eğer Yao Klanı onlarla işbirliği yapmak istemiyorsa, o zaman kaçınılmaz olarak onların öfkesinin hedefi haline gelecektir.”

            Xiao Chiye, Sekiz Büyük Eğitim Bölüğünün yönetimini devralmış ve Sekiz Büyük Klanın askeri gücünü altüst etmişti. Başından beri Sekiz Büyük Eğitim Bölüğü, Sekiz Büyük Klanın Qudu’nun etrafında dönen acil durum amaçlı kozlarıydı. Resmi bir görevi kaybetmek hiçbir şey değildi; hâlâ evlerinde onların yerine geçecek genç nesiller vardı. Ancak Sekiz Büyük Eğitim Bölüğü’nü kaybetmek, gerçekten başkalarının kontrolü altına girecekleri anlamına geliyordu. Karşılıklı olarak birbirlerini kontrol altında tutmaları başka bir şeydi, Xiao Chiye tarafından kontrol edilmeleri başka bir şeydi. Söylendiği gibi, uzun süredir bölünmüş olan her şeyin mutlaka birleşeceği ve uzun süredir birleşmiş olan her şeyin mutlaka bölüneceği dünyanın genel bir gerçeğiydi.7 Ve şimdi Xiao Chiye, Sekiz Büyük Klanın başa çıkmak için yeniden bir araya gelmesi gereken ortak düşmandı.

            Shen Zechuan’ın söyledikleri yanlış değildi ama Xiao Chiye yine de bu dürüst görünen sözlerde bir bit yeniği olduğunu sezebiliyordu.

            Xiao Chiye gözünü bile kırpmadan, “Onlar için oluşturduğum tehdit henüz o boyuta ulaşmadı,” dedi.

            “Küçük şeyleri önlemek uzun vadede faydalıdır. Güz Avı sırasında yeteneklerini zaten gösterdin. Şimdi hiçbir şey olmamış gibi davranmak sadece kendini aldatmak olur, tıpkı çan çalarken kulaklarını tıkamak gibi,” dedi Shen Zechuan.

            Xiao Chiye aniden, “Arkadaşın kim?” diye sordu. 

            Shen Zechuan ona gülümseyerek, “Sana dürüstçe söylesem bile, buna inanmaya cüret edebilir misin?” dedi.

            Xiao Chiye huzursuzca Shen Zechuan’a baktı.

            Ona inanmazdı.  

            Shen Zechuan başkalarını büyülemekte iyiydi. Ayıkken söylediği her söz gerçekler ve yalanlardan oluşan bir harman gibiydi. Bu adamla başa çıkmak o kadar zordu ki Xiao Chiye onunla yatakta konuşmanın çok daha kolay olduğunu bile düşünüyordu.

            “Onu açığa çıkaracağım.” Xiao Chiye ona doğru eğildi. “Sen sadece bir iz bırak, gözümden kaçmaz.”

            “Sen kendinle ilgilenmekten bile acizsin,” dedi Shen Zechuan neşeyle. “Bu fırtınayı sağ salim atlatmanın bir yolunu bulsan iyi olur.”

            “Kalbin benim için hiç sızlamıyor bile.” Xiao Chiye’nin ciddi ifadesi aniden dağıldı. “Karı koca olarak geçirdiğimiz bir gece, yüzlerce geceye bedeldir.8 Lanzhou, çok duygusuzsun.”

            Shen Zechuan onun önceki sözlerini taklit ederek: “Bu doğru. Ama ne yapabilirsin ki?”

            Xiao Chiye oturdu ve bacağını tekrar kaldırdı. Sandalyeye yaslanarak bir süre düşündü ve şöyle dedi: “Bu meseleyi çözmek çok kolay. O kadar da büyük bir mesele değil. Bu geceki hatırlatman için sana teşekkür etmem gerekecek.”

            “Gerçekten çok naziksin,” dedi Shen Zechuan. “Yüz tael9 yeter.”

            “Param yok,” dedi Xiao Chiye sözlerini uzatarak. “İkinci sınıf bir memur olarak yıllık maaşım sadece yüz elli tael. Ama param olmasa bile, karşılığında başka bir şey kullanabilirim. Bu İkinci Genç Efendi sizin için yatağınızı ısıtacak.”

            “O zaman unut gitsin.” Shen Zechuan kibarca gülümsedi. “Ben yalnız uyumaya alışkınım. Yatağımı ısıtmama gerek yok.”

            “Alışkanlıklar sonradan değişebilir.” Xiao Chiye koklamak için parmaklarını burnuna götürdü. Ona yan gözle bakarak, “Şimdiye mendilimi koklamaya alıştın mı?” diye şaka yaptı.

            Hazırlıksız yakalanan Shen Zechuan ellerini sıktı ve parmak uçlarında kırmızı boğumlar bıraktı.

            Xiao Chiye fenerin altındaki güzelliği tarttı. Adamın sakin görünmek için kendini zorlamasına, sonra da kızarmış parmak uçlarına baktı. Sonunda kendi kulağını işaret etti ve hınzır bir ses tonuyla, “Lanzhou, yüzün kızarıyor,” dedi.

Çeviri: LittleOwlSekai | Redakte: Pebbles

Dipnotlar

  1. 垂帘(听政) kelimenin tam anlamıyla bir paravanın veya perdenin arkasında (mahkeme yönetmek). Eski Çin’de kadınların siyaset yapması yasak olduğu için İmparatoriçe veya Dul İmparatoriçe, eşinin tebaası tarafından görülmeden imparatorluk sarayına başkanlık etmesine izin verilen bir uygulama. Bu genellikle çocuk yaştaki bir imparatorun annesi tarafından yapılırdı ve imparator naibi olarak görev yapar ve imparatorun yerine hüküm sürerdi.
  2. 太上皇 Taishang Huang; Emeritus İmparator veya Büyük İmparator; bir imparatorun oğlu lehine tahttan çekilen babası tarafından üstlenilen bir unvandır; ayrıca sahne arkasındaki bir yöneticiyi (veya perde arkasında gücü elinde tutan birini) vb. ifade eder.
  3. 补子 rütbe rozeti veya mandarin karesi, giyen memurun rütbesini belirtmek için bir memurun paltosuna dikilen işlemeli büyük bir rozet. (yani, bir önceki dipnotta cübbe üzerindeki kare resmi). Kuşları tasvir eden kareler sivil memurlar için kullanılırken, hayvanlar askeri memurlar için kullanılırdı. Dolayısıyla Xiao Chiye gibi ikinci dereceden bir askeri yetkili için bu hayvan bir aslan olurdu.
  4. Ming Hanedanlığı’nda genellikle memurlar tarafından giyilen yuvarlak yakalı cübbe/kıyafet.
  5. 品 Memurlar, birinci derece en yüksek rütbe olmak üzere dokuz hiyerarşik kademede sınıflandırılmıştır. Maaşları rütbelerine göre değişiyordu.
  6. 璞玉元琢 kelimenin tam anlamıyla, Cilalanmamış Yeşim Yuanzhuo (Yuanzhuo, Yao Wenyu’nun nezaket ismidir); burada cilalanmamış yeşim taşı, henüz bilinmeyen ancak üst düzey bir bilgin gibi (zhuangyuan (状元) olarak da bilinir) parlayan birine “cilalanma” potansiyeline sahip, önünde parlak bir gelecek olan bir yeteneği ifade eder.
  7. 天下之(大)势,分久必合,合久必分 Üç Krallığın Romanı’ndan (三国演义) Uzun bölünme dönemlerinin birlikten önce gelmesi ve uzun birlik dönemlerinin bölünmeden önce gelmesi dünyanın genel eğilimidir.
  8. 一夜夫妻百日恩 Bir gecelik karı koca, yüz günlük (ya da ömür boyu) sevgi (bağlılık). Karı koca arasındaki ilişki bir kez kurulduğunda, derin duygular sonsuza dek sürer.
  9. Tael: Çin altın birimi