Qiang Jin Jiu 22. Gök Gürültüsü

Share
  • 28 Şubat 2023


₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪

Ertesi sabah, İmparator Xiande, Güz Avı arenasının şahsi komutasını üstlendi. Sağlığı onun at üzerinde ava gitmesine izin vermiyordu, bu yüzden bazı ödüller hazırlamış ve orada bulunan adamların, ödül kazanmak için şanslarını denemesi adına avlanma alanlarına gitmelerini emretmişti.

Li Jianheng atına binememişti ve kendisini yukarı çekmeden önce birkaç deneme yapmak zorunda kalmıştı. İmparator Xiande ona baktı ve “Jianheng öncü olacak. Avınızın tadına bakmak için bekliyor olacağım!” dedi.

Li Jianheng dizginleri kavradı. Muhafızlarına çoktan talimat vermişti. Bir hedefi vuramasa bile eli boş dönmeyecekti. Bu yüzden, arkasından yakından takip eden bir grup muhafızla birlikte morali yüksek bir şekilde yola çıktı. Xiao Chiye atını onun yanında sürüyordu.

Nanlin Av Alanı’ndaki uçsuz bucaksız otlakların sonunda bir ormanlık vardı. Sabah çiyleri sararmış dallarda ve yapraklarda asılıydı. Bağırışlar ve atların toynaklarının sesleriyle irkilen her büyüklükteki av, çalılıkların arasına dağılmıştı.

Atının üzerinde otururken sıkıca yayını kavrayan Li Jianheng, ipini büyük bir çabayla gerdi ve bir tavşana ok fırlattı. Ok, tavşandan biraz uzakta, yere kuvvetsizce saplanmıştı. Etraftan, önce kör alkışlar ve tezahüratlar çınlamış, sonra da bakmaya giden muhafız, önceden hazırlanmış bir tavşanı geri getirmişti.

Memnun olan Li Jianheng, Xiao Chiye’ye, “Okçuluk becerim fena değil, değil mi? O zamanlar bana öğreten İmparatorluk Büyükbabamdı!” dedi.

Xiao Chiye içtenlikle, “Libei’de bile böyle bir okçuluk hüneri gösterisi görmemiştim,” dedi.

Li Jianheng hemen güldü, “Uzun zamandır Qudu’dasın, nasıl yay çekeceğini unutmuş olamazsın, değil mi?”

Xiao Chiye yanında sadece sıradan bir yay getirmişti. İmparatorluk Korumaları’nın kullandıkları kadar bile iyi değildi. “Ben de sana yeteneğimi göstereyim,” dedi.

Bununla Xiao Chiye yayını çekti ve önündeki açıklığa bir ok fırlattı. Atışı Prens Chu’nunkinden bile zayıftı; yere bile değmemişti. Kör tezahüratlar ve coşku etraftan tekrar çınladı. Xiao Chiye bundan keyif almıştı.

Qian Tianya arkalarında beklerken şimdiden sabırsızlanıyordu. Bu sahneyi görünce eğlenerek, “Gördün mü? İyi antrenman yapmazsan, aptal muamelesi görürsün!” dedi.

Xiao Chiye’nin omuzlarına ve kollarına bakan Shen Zechuan bir kez daha o kemikten başparmak yüzüğünü hatırladı. Dayanamayıp gülümsedi.

Prens Chu ata bineli çok olmamıştı ki sırtı ağrımıştı. Bu, daha ileri gitme isteğini azaltmıştı. Dün gece çok fazla içmenin sonucu buydu. Şu anda, kendini iyi hissetmiyordu. Atını yönlendirdi ve bir süre amaçsızca dolaştı, neredeyse adamlarını geri çağırma zamanı gelene kadar buna katlanmıştı.

Arkadaki muhafızlar, onu ani bir esinti gibi geri götürdüklerinde oklarını atmayı bile bitirmemişlerdi. Doğudaki ormana dahi gitmemişlerdi.

Li Jianheng atından indi ve İmparatorun önünde diz çöktü. Yan tarafta, Pan Rugui, İmparator Xiande için avın sayımını yapıyordu. Li Jianheng duydukça daha da memnun olmuştu. “İmparatorluk Kıdemli Kardeşi! Kızıl tilki bile var. Ne mükemmel bir kürk rengi. Sizin için mükemmel bir kürkten yaka olacak.”

İmparator Xiande de memnun olmuştu, “Şimdi Qudu’ya döndüğümden daha fazla keyifli hissediyorum! Pan Rugui, malzemeleri Prens Chu’ya ver.”

Li Jianheng ipek kumaşı büyük bir zevkle kaldırdığında altında sıradan bir adamın çekemeyeceği büyük bir yayı gördü. “Ödül için majestelerine teşekkür ederim!” demek zorunda olmasına rağmen anında ilgisini kaybetmişti.

İmparator Xiande güldü ve birkaç kez öksürdü, “Beğenmedin mi? Bu, sen kullanasın diye değil zaten. Bu yay, ilk yıllarda Büyük Ata İmparator’dan1 arda kalmıştır. Gemi omurgası ile birleştirilmiş siyah demirden yapılmış ve yüz yirmi catty2 ağırlığında. Mevcut Dört Büyük General bile onu çekemez. Bunu sana bahşetme sebebim, her zaman gayretli olmanı istediğim için. Bu yay ile karşılaştığında, Büyük Ata İmparator’un İmparatorluğu kurmak için yaptığı büyük girişimin zorluklarını hatırla.”

Ç/N: 1 – 太祖(皇帝) Büyük Ata (İmparator), bir hanedanın kurucusu için ölümünden sonra verilen bir unvan.

2 –  catty veya jin. Bir ağırlık birimi. 1 catty 0,5 kg’a eşittir.

Li Jianheng onun sözlerini anladığını belirtti ve adamlarını yayı taşımaları için çağırdı.

Akşam yemeği sırasında, İmparator Xiande, Li Jianheng’ı yanına oturması için çağırdı ve ona yaslandı. Bu, daha fazla açık olamayacak bir ipucuydu. Orada bulunan tüm görevliler bunu biliyordu ama yine de aptalı oynamak zorundaydılar çünkü Kâtip Kıdemli Hua, Hua Siqian, Prens Chu ile hâlâ eşit durumdaydı.

Herkes şarabını içip yemeğini yedikten sonra bir şenlik ateşi yakıldı.

İmparator Xiande bütün gün orada kalmıştı ve bu yüzden orada bulunanların hiçbiri de gidememişti. Li Jianheng oturmaktan çoktan usanmıştı ama sonra İmparator Xiande’nin dinlenmek için geri çekilmeye niyeti olmadığını görmüştü.

Neler oluyor?

Li Jianheng, Xiao Chiye’ye sorgulayıcı bir bakış attı.

Xiao Chiye fark etmemiş gibi yaptı.

Bu zamana kadar şarkı ve danslar çoktan azalmıştı ve şenlik ateşinin alevi şiddetleniyordu. İmparator Xiande aniden kıyafetlerini topladı ve “Sevgili bakanım Hai,” diye seslendi.

Hai Liangyi cübbesini düzeltti ve İmparatorun önünde saygıyla diz çökerek cevap verdi, “Bu yaşlı kul burada!”

İmparator Xiande, “Bugün ne yapacaktınız?” diye sordu.

Hai Liangyi eğildi ve yanıtladı, “Bu yaşlı kul, Altı Bakanlığın Gelir İnceleme Ofisinin Baş Denetleme Kâtibi Xue Xiuzhuo’ya Majestelerinin huzurunda bir dilekçe sunma yetkisi verilmesini tavsiye ediyor!”

Hua Siqian çoktan bir şeyler olduğunu sezmişti. Sakalını sıvazladı ve “Renshi, neden böyle söyledin? Başlangıç ​​olarak, Baş Denetleme Kâtibi, Majestelerine doğrudan itiraz etme yetkisine sahiptir.”

“Öyle olabilir,” dedi Hai Liangyi, “Ama Xue Xiuzhuo’nun bildirisi defalarca Majestelerine ulaşmayı başaramadı. Majesteleri ile doğrudan bir görüşme de isteyebilir.”

“Majestelerine ulaşamayan bir bildiri nasıl olabilir?” diye sordu Hua Siqian.

İmparator Xiande, “Ben de merak ediyorum. Sevgili bakanım Hai, sözünü söylemesi için ona hatırlatın,” dedi.

Komutu alan Pan Rugui, Hua Siqian ile bakıştı ve iki adım atarak, “Majesteleri ile bir görüşme için Gelir İnceleme Ofisi’nin Baş Denetleme Kâtibi Xue Xiuzhuo’yu çağırın!” diye seslendi.

Xue Xiuzhuo resmi cübbesini giymiyordu. Sanki atından yeni inmiş gibi yol yorgunu görünüyordu. Yukarı çıkarken kimseye bakmadı. Bunun yerine, önce diz çöktü ve İmparator Xiande’ye saygılarını sundu.

“Neyi rapor etmen gerekiyor?” İmparator Xiande rüzgârın ortasında sordu.

Xue Xiuzhuo, “Bu kul, İnceleme Ofisinin Denetleme Kâtibi’dir. Asıl görevim, Maliye Bakanlığı’nın mali işlerini en ince ayrıntısına kadar denetlemek. Xiande’nin3 beşinci yılının üçüncü ayında, bu kul Xiande’nin dördüncü yılı için harcama defterini denetledi ve kaydedilen 2.000.000 tael’lik bir tahsisat keşfetti. İhtiyatlılık adına, özellikle Maliye Bakanlığı’nın “Juexi’nin On Üç Şehrine tahsisat” olduğu açıklamasının ışığında, bu kul bizzat Juexi’ye bir gezi yaptı. Juexi İl İdaresi Komiseri Jiang Qingshan, bu konuyla ilgili hesapların mutabakatını yaptı ve Xiande’nin dördüncü yılında tahsis edilen ödenekten Juexi’ye gerçek olarak sadece 1.530.000 tael verildiğini keşfetti. Kalan 470.000 tael iz bırakmadan ortadan kaybolmuştu. Bunu müteakip, aynı yılın sekizinci ayında Harbiye Nezareti sınırdaki birliklere maaş ve erzak dağıttı. Maliye Bakanlığı bu amaç için 2.800.000 tael tahsis etti. Bu miktarın 1.800.000 taeli Qidong Beş Komutanlığı Garnizon Birlikleri için ve 1.000.000 tael Libei Büyük Komutanlığı içindi. Ancak bu kul, parayı teslim edildikten sonra Luoxia Geçidi’ne kadar takip ettiğinde, sadece 830.000 tael kalmıştı! Ve bu olay böyle böyle devam ediyor. Devlet Hazinesinin açığı çok büyük bir meblağ. Bütün para nereye gitti? Onları kim aldı? Kâtip Kıdemli Hua emin olmayabilir, ancak bu kulun Majestelerinin incelemesine sunacak kayıtları var!”

Ç/N: 3 – Bu, belirli bir İmparatorun (bu durumda İmparator Xiande) hüküm sürdüğü bir dönemin adı.

“Saçma sapan konuşuyorsun!” Hua Siqian onu soğuk bir tonda kınadı. “Maliye Bakanlığı, yılın başında sarayın tam içinde hesapları uzlaştırmak zorunda! Nasıl oluyor da Maliye Bakanı, Büyük Sekreterlik ve İmparatorluk Sarayı’nın Tören Müdürlüğü’nün Fırçalık Müdürü bir açık olduğunu bilmezken sen bilebiliyorsun?!”

Hai Liangyi başını kaldırdı ve sabit bir sesle, “Bu yaşlı kul biliyor! Xiande’nin ikinci yılından itibaren, Maliye Bakanlığı tarafından sunulan hesap defterleri gerçek ve sahte kopyalar olarak ikiye ayrılmıştır. Her yıl neyin teslim edileceğine karar vermek söz konusu olduğunda, önemli olan Maliye Bakanı’nın sözleri değil, sizinki, Hua Siqian!” dedi.

Şenlik ateşinin “çıtırtısı”, orada bulunan herkesi sessizliğe boğan ani bir gök gürültüsü gibi patladı. Hiçbiri İmparator Xiande’nin bu kadar ani bir şekilde zor sorular sormasını beklemiyordu.

“Peki.” Hua Siqian güldü ve kalkmak için masaya vurdu. “Yani şimdi çılgın suçlamalar mı yapıyorsun? Hangi Hua Grubu?! Dünyadaki tüm topraklar İmparator’a aittir. Ben, Hua Siqian, yaptığım her şeyde açık ve dürüst oldum. Her zaman, Majestelerini ilk sıraya koydum! Şüpheli hesaplar varsa, hemen çıkarın. Zheng Guoshi, onunla çetele tut!”

Maliye Bakanı Zheng Guoshi telaşla diz çöktü ve “Majesteleri, bu kul Baş Denetleme Kâtibi Xue’ye bir soru sormak istiyor. Sorun olan Xiande’nin Dördüncü Yılı’nın hesapları olduğuna göre, neden bu konuyu gündeme getirmek için bugüne kadar bekledi? Bununla ilgili gerçekten bir sorun olsaydı, o zaman büyük bir sorunu gündeme getirmez miydi!”

Xue Xiuzhuo çabucak konuştu, “Bugünlerde, başkente giren yerel yetkililer ne üstleriyle görüşüyorlar ne de Majestelerine saygılarını sunuyorlar. Bunun yerine, önce bir ziyaret kartı4 gönderiyorlar ve saygılarını sunmak için Hua Konutu ve Pan-gonggong’un ikinci konutuna gidiyorlar. Hua Grubu çok güçlü ve etkili. Kim hâlâ Kâtip Kıdemli Hua’nın liderliğini takip etmeye cesaret edemez diye sorulabilir?!”

Ç/N: 4 – 名帖 (ayrıca 拜帖), yetkililer, soylular veya seçkin kişiler tarafından ziyaretlerini diğer tarafa bildirmek için kullanılan yazılı kart veya kağıt veya tahta bir isimlik (veya ziyaret kartı). Genellikle adını, konumunu vb. gösterirdi. Modern dünyada bir isim kartı gibi.

“Her yıl, bir sorun varsa, yetkilendirilmiş Soruşturma Denetçilerine bunu dile getirmelerini söylemek zorundayım! Korkacak neyim var?! Hua Klanım’ın hesap defterlerinin tümü Majestelerinin huzuruna sunuldu; her şey açık ve her şey yolunda!” Hua Siqian, Xue Xiuzhuo’ya baktı. “Xue Yanqing, Yongyi yıllarında memur olmak için Qudu’ya girmek zorunda kaldığında sana kimin tavsiyede bulunduğunu hâlâ hatırlıyor musun? Kısmen öğretmenin olarak kabul edilebilirdim ama yine de beni böyle zan altında bıraktın!”

Xue Xiuzhuo başını kaldırdı ve bir an için Hua Siqian’ın gözleriyle karşılaştı, “İmparatorluk mahkemesinde sadece hükümdar ve bakanları vardır; öğretmen ve öğrencisi yoktur.”

Hua Siqian, İmparator Xiande’ye döndü ve “Majesteleri buna inanıyor mu?” diye sordu.

İmparator Xiande göz kapaklarını indirdi ve “Hesaplara inanıyorum,” dedi.

Hua Siqian başını kaldırdı ve kahkahayı patlattı. Avuçlarını birleştirdi ve “Pekâlâ! Majesteleri, o zamanlar Qudu’da çalkantılı bir dönemdi ve eski İmparator ölüm döşeğinde sizi seçti. Sizi kimlerin desteklediğini, sizi koruyan ve yol boyunca size eşlik edenin kim olduğunu hâlâ hatırlıyor musunuz?! Ama bu gece, birkaç sadakatsiz ve vefasız pislik yüzünden buna mı inandınız?!”

İmparator Xiande çay içmek için elini kaldırdı. Sonunda Hua Siqian’a baktı. Gözleri tiksintiyle dolarken, “Bunun bir prensi korumak ve prense refakat etmek mi yoksa prensi zorlamak ve komuta etmek mi olduğunu netleştirmeniz gerekmiyor mu?” dedi.

Hua Siqian aniden masayı kenara itti ve “Ji Lei!” dedi.

Ziyafetteki İmparatorluk Korumaları kılıçlarını savurarak çektiler.

Hai Liangyi, “İsyan etme cüreti ha!” dedi.

“Cesaret edemezdim,” dedi Hua Siqian. “Ama çoktan kılıçları bana doğrultuyorsunuz. Oturup öldürülmeyi beklememi beklemiyorsunuz herhalde, değil mi?”

“Ne istiyorsun?” İmparator Xiande soğuk bir şekilde, “Xi Gu’an!” dedi.

Sekiz Büyük Eğitim Bölüğü, İmparator’un önünde durmak için aniden bir adım öne çıktı.

“Hua Siqian’ı indirin!” diye emretti İmparator Xiande.

“Buna cüret etme!” Hua Siqian kükredi. “Xi Gu’an, karın ve çocuğun şimdi Dul İmparatoriçe ile çay içiyor. İleriye doğru bir adım daha atmaya cüret edersen, Xi Klanı’nın soyu tükenecek! Dul İmparatoriçe size yıllar boyunca iyi davrandı, ancak başkaları tarafından defalarca kışkırtıldın. Geri dönmen için hâlâ geç değil.”

Xi Gu’an başlangıçta zorlanmış ve seçeneksiz bırakılmıştı. Şimdi, korkarak bir adım geri çekildi.

İmparator Xiande uğursuz bir sesle, “”Hâlâ geç değil” mi? Xi Gu’an, eski Veliaht Prens için “hâlâ geç değil” miydi? Shen Wei için “hâlâ geç değil” miydi? Hangisi senden daha sadık değildi?! Geri çekildiler ama Dul İmparatoriçe onları serbest bıraktı mı? Onlardan zaten bir imparatorluk fermanı hazırlamalarını istemiştim. Prens Chu gelecekte tahta çıktığı sürece, Xi Klanı’nın kızı İmparatorluğun İmparatoriçesi olacak!”

“Majesteleri için emirleri bildirmek ve feshetmek zaten olağan bir uygulama haline geldi. Ve hâlâ böyle hüsnükuruntu beslemeye cüret mi ediyorsunuz?” Hua Siqian kollarını sıvazladı. “Majesteleri hastalığından dolayı kafayı yemiş! İmparatorluk Cariyesi Wei zaten yarım aylık hamile, öyleyse Prens Chu nasıl tahta çıkabilir?!”

Xi Gu’an kılıcını kavradı. Alnı terden sırılsıklam olmuştu.

Katman katman kara bulutlar gece göğünü çoktan kaplamıştı. Bir yağmur fırtınasının arifesinden önceki rüzgâr da durmuştu. Av alanında bayraklar dalgalandı. Kimse hareket etmedi.

Xi Gu’an dişlerini gıcırdatarak kılıcını çekti ve İmparator Xiande’ye döndü. Biraz güçlükle, “Majestelerinin hastalığı… tedavi edilemez,” dedi.

“Sana bir şans verdim.” İmparator Xiande, Xi Gu’an’a baktı ve yavaş yavaş gülmeye başladı. Güldükçe sesi daha da yükseldi. Ve sesi yükseldikçe daha çok öksürüyordu. Kendini masaya dayadı ve buz gibi bir tavırla, “Bu Güz Avına geldiğimde kendime tam olarak güvenmeseydim, o zaman senin gibi kalleş bakanları ve hainleri nasıl avlayıp öldürebilirdim ki?! Qi Zhuyin, yardımıma gelmek için askerleri zaten yönetiyor. Dört saat içinde burada olmalı! Peki kimi öldürüyorsun? Hım? Kim cesaret edebilir?!”

Ji Lei aniden konuştu. “Başkomutan Qi, Qidong’daki Cangjun Komutanlığında çok uzakta. Gelen ve giden tüm yazışmalardan İmparatorluk Muhafızları sorumludur. Majesteleri, rüyalarınızdan uyanma vaktiniz geldi!”

İmparator Xiande ona öfkeyle baktı ve “Qi…” dedi.

Pan Rugui aniden İmparator Xiande’nin ağzını kapattı ve onu oturmaya zorladı. Kalabalığa bakıp gülümsedi. “Majestelerinin hastalığı nüksetti.”

Bütün memurların bacakları titriyordu. Hua Siqian, Li Jianheng’a baktı ve pis pis sırıttı, “Prens Chu, avlanma alanlarında bir isyan çıkarma niyetindeydi. Yanında bir yay ve ok bile getirdi. Aleyhindeki deliller kesin! Ne için bekliyorsunuz? Öldürün onu!”

Yanındaki muhafızlar dışında, kılıçların soğuk parıltıları aniden her yeri sardı.

Li Jianheng şok içinde yemek çubuklarını düşürdü. Geri çekilirken koltuğuyla birlikte yere yığıldı. “Kâtip, Kıdemli Kâtip! Kendimi İmparator ilan etmek gibi bir niyetim yok!”

“Majesteleri,” dedi Hua Siqian, “”Elinde olmadan” kelimelerinin nasıl yazıldığını biliyor musunuz?”

Gök gürüldedi.

Ona doğru gelen ayak seslerini duyan Li Jianheng, muhafızlarının arasına saklandı. Ağlamaklı bir sesle söylerken ayağa bile kalkamamıştı, “Ben doğuştan aylak bir prensim! Öyleyse neden bu kadar ileri gidiyorsunuz?”

Bir kılıcın parıltısı önünden geçti ve Li Jianheng başını tutup bağırdı. Ama sonra muazzam bir çarpma sesi duydu ve önündeki masa bir bam sesi ile devrildi. Biri arka yakasından tuttu ve onu kaldırdı.

“Majesteleri size Fatih Yayı bahşetti ve siz Dazhou’nun Veliaht Prensisiniz!” Xiao Chiye uğursuz bir gülümseme gönderdi. “Qudu’daki İmparatorluk Ordusu’nun Naibi olarak ben, Xiao Ce’an, bu kılıcımın altında kimin kaderiyle yüz yüze geleceğini görmek istiyorum! Chen Yang, Veliaht Prens’in atına binmesine yardım et!”

“İkinci Xiao.” Ji Lei yavaşça kılıcını çekti. “Aramızdaki dostluktan dolayı, bunu bu gece yapmak zorunda mısın?”

“Uzun zamandır aylaklık ediyordum.” Xiao Chiye, Li Jianheng’ı serbest bıraktı. “Kaşınıyorum.”5

Ç/N: 5 – 皮痒 aslında dayak/dövülmek isteyen birini ifade eden günlük konuşma diline ait bir terim.

“Onu yakalayın,” dedi Ji Lei, “İkinci Genç Efendi’nin hayatı için bir tehlike olmadığı sürece kollarını ve bacaklarını kırmak sorun değil.”

Xiao Chiye elverişsiz dış cübbesini çıkardı, ancak altında vücuda oturan bir jinzhuang6 ortaya çıkmıştı. Etrafına bir göz attı ve şöyle dedi: “Kollarımı ve bacaklarımı kırabilene, sadece yüz tael altın vermekle kalmayacağım, ona Usta diyeceğim.”

Ç/N: 6 – 劲装 Jinzhuang, hareketleri daha kolay ve daha az kısıtlayıcı hale getirmek için kolları sabitlenmiş, vücuda daha oturan bir kıyafettir (normal bol, dökümlü elbiselere kıyasla). Genellikle dövüş sanatları uygulayıcıları tarafından dövüşü kolaylaştırmak için giyilir.

Qudu’da neredeyse bir kez bile kınından çıkmamış olan Langli Kılıcı, istikrarlı bir şekilde dışarı çıktı. Milim milim, karın rengini soğuk, öldürücü bir aura ile parıldattı, öyle ki göz korkutucuydu.

“Ama kıramazsanız, hayatınız sona erer.”

₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪

Çeviri | Edit: @pebbleswiccan

₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪₪