17. Bölüm: Bu Saygıdeğer Kişinin Shizun’u Yaralandı, Bu Saygıdeğer Kişi Gerçekten…

Share

※※※※※※※※※※※※※※※※※※※※

               Bu hayalet hanım, seremonilerin hanımı olarak ne yapıyor, bunun yerine kariyer değiştirip afrodizyak satmalı! Belki diğer insanların afrodizyağı solgun ve hayatta olan bir erkeğin hünerleriyle gösteriş yapmasında en iyisi olabilir, ama bu tanrılar ve ilahlar tamamen başka bir şey, elini hafifçe bir sallasa ölü bir insanı bile diriltebilir, gerçekten mucizevi!

               Kendini gösteriye kaptırmışken, aniden Chu Wanning uzanıp, Mo Ran’in kulaklarını kapattı.

               Mo Ran: “He?”

               Chu Wanning’in ifadesi donmuştu: “Bu terbiyesizliğe bakma.”

               “Ama neden gözlerimi kapamak yerine kulaklarımı kapatıyorsun?”

               Chu Wanning, ifadesizce: “Bakma da dinleme de, gözlerini kendin de kapatabilirsin.”

               Mo Ran: “Pfft. Shizun, gerçekten sen…..” Sen kendi kızaran yüzüne bak, kulakların bile kıpkırmızı, asıl gözlerini kapatması gereken kişi sen olmalısın.

               Mo Ran eğlenmekten kendini alamadı.  Chu Wanning, hayatında erotik çizim bile görmemiş, kar ve buzdan yapılmış bir insandı; şu an, bu kadar yakından bir çiftleşmeye şahit oluyordu, kendini boğup öldürebilirdi.

               Ölü çift düzüşürken neredeyse canlı gibi duruyordu, herhangi bir ses çıkaramayan katılaşmış boğazları bile canlıymış gibi görünen inleme ve soluma sesleri çıkarmaya başlamıştı.

               Chu Wanning iğrenmiş gibi görünüp başka tarafa baktı.

               Mo Ran’in keyfi daha da arttı. Yaramaz bir sırıtışla, sataşma maksadıyla yüzünü geri çevirmek için uzandı.

               Chu Wanning arı sokmuş gibi aniden geri kaçtı: “Ne yapıyorsun?”

               “Hiçbir şey.” Mo Ran ona bakarken, baldan tatlı sesinde alaycılığın izi vardı.

               Kaç yaşına geldin, hâlâ böyle bir durumda suratın kızarıyor…

               Ah bekle, bu daha çok yeşil ve aynı zamanda kırmızı gibi. Aslında oldukça komik.

               “Shizun, sen bize saldırmadan önce rakibimizin yapabileceklerinden emin olmamız gerektiğini öğretmedin mi? En azından hayalet hanımın yapabileceklerini bakıp görmelisin.”

               “Görecek ne var. Bakmayacağım.”

               Mo Ran iç geçirdi: “Suratın nasıl da ince.” *

ÇN: Hemen kızaran insanlar için kullanılır.

               Chu Wanning yapıştırdı: “Müstehcen ahlaksızlık, gözlere zararlıdır.”

               “Sanırım o zaman benim bakmam gerek.” dedi Mo Ran yüzsüzce yatarken, dikkatle dışarıyı izledi ve “ah”, “wow”, “harika”, “ayy” gibi sesler çıkararak canlı yorumlar yaptı. Chu Wanning’in tepesi attı, kısık sesle: “Bakmak istiyorsan bak, konuşma!” diye bağırdı.

               Mo Ran masumu oynadı: “Bilmek isteyeceğini düşünmüştüm.”

               Chu Wanning daha fazla dayanamadı. Mo Ran’i boynundan kavrayıp dişlerinin arasından tısladı: “Eğer en ufak bir ses daha yaparsan, seni zombiler beslensin diye oraya fırlatacağım!”

               Mo Ran yeterince eğlenmişti; Tianwen’den ful hizmet istemiyorsan, Chu Wanning’i çok fazla zorlamamalısın, yani Mo Ran kendini biraz dizginledi ve itaatkarca yatıp, çıt çıkarmadan izledi.

               Hayalet çiftin zevki doruğa ulaştığında, erkek sessizce kükredi ve kadın cesedin üzerinde titredi. Üzerlerinden belli belirsiz, yeşil bir duman yükseldi ve hayalet hanımı ağzını açtı, her bir duman filizini açgözlülükle içine çekiyordu. Tatminle ağzının kenarını silerken gözleri parlıyordu.

               Görünüşe göre hayalet evliliklerinin çiftlerinden gelen “sevap” efsun gelişimini arttırıyordu.

               “Haha,hahaha—” Tadına bakmış olduğundan, hayalet hanımın yüzü sevinçle parıldıyordu. Tekrar konuştuğunda, kısık gelen sesi daha anlaşılırdı; bağırdı, feryat etti, keskin sesi sonsuz geceyi yaracak gibiydi, “Kalk! Kalk! Tüm bekar erkekler ve evlenmemiş kadınlar! Size cinselliğin kutsamasını bahşediyorum! Siz de bana iman etmelisiniz! Ayağa! Hepiniz, kalkın ayağa!”

               Mo Ran’in kalbi gümledi: hasiktir……

               Ne yapmayı planlıyor bu?!

               Etraflarındaki tabutların eş zamanlı titremesi Mo Ran’in en kötü korkusunu doğruladı. Hayalet hanım tabutlardaki tüm cesetleri düzüşmeleri için çağıracaktı ki bir kerede hepsinin sevabını tüketebilsin!

               Bu şaka yapılacak bir konu değildi, Mo Ran, Chu Wanning’i çekti: “Shizun!!!”

               “Şimdi ne var!”

               “Acele et! Buradan çıkmalıyız! Shi Mei o Chen kadınıyla kapana kısıldı!” Mo Ran panikle çılgına dönmüştü, “Acele edip onu kurtarmalıyız!”

               Chu Wanning dışarıya göz attı; kim hayalet hanımın böyle bir damak zevki olduğunu tahmin edebilirdi ki, hepsini bir kerede yemek için tek olanları eşleştirmeyi atlıyordu!

               Etraflarındaki tabutların içindeki hayalet evliliği çiftleri, mecbur olduklarından söyleneni yaptıkları için, tabutlar daha da şiddetli sallanıyordu. Chu Wanning düşüncesini susturdu, yüzünden renk daha da çekiliyordu. Hemen ardından, yüzü sevinçle parlayan hayalet hanım bir şey hissetmiş gibi göründü, aniden başı büküldü, bir çift, göz bebeksiz, saf, siyah göz diğerlerini atlamış, doğrudan Mo Ran ve Chu Wanning’in tabutuna bakıyordu.

               Zeki olmayabilirdi ama o tabuttan gelen, tanıdık, cinsel enerji eksikliğini hissedebilirdi.

               Tapan yoktu.

               Tapan…

               Onlar canlıydı!!!

               Aniden sırtı kavislendi ve arkasında dalgalanan kıyafetiyle hamle yapıp haykırdı, bir çift kan kırmızısı ve jilet gibi keskin pençe doğrudan odunu yarıp tabuta girdi.

               Saldırı çok aniydi, Mo Ran’in sıvışacak ya da savunacak vakti yoktu, vakti olsa bile tabutta hareket edecek yer çok az vardı. Kafasına, kemikli pençeden, beş yeni delik ekleneceği anda aniden aşağı kaydı—-Chu Wanning çeviklikle onu kollarına alıp kendi vücuduyla siper oldu. Hayalet hanımın beş pençesi acımasızca Chu Wanning’in omzuna gömüldü!

               Kemiğine kadar!

               “…..”

               Chu Wanning boğuk bir sesle inledi, ama bağırmadan dayanabildi. Yaralı olmayan eli Mo Ran’in çıkarmakta olduğu sesi önlemek için dudaklarına bastırırken sessiz bir büyüyle parladı.

               Hayalet hanımının pençesi Chu Wanning’in etine saplanıp, tırmıklıyor ve yırtıyordu.

               Kafası kildendi* ve ölüyü diriden sesle ayırt edebiliyordu. Durum böyle olduğundan, omuzundan kanlar akarken Chu Wanning cidden en ufak bir ses çıkarmadı. Mo Ran göğsüne bastırıldığı yerden yarayı göremiyordu ama apaçık titrediğini hissedebiliyordu…..

ÇN: Heykel olduğunu belirttiği gibi zeka yoksunluğu anlamı da vardır.

               Diri mi….. yoksa ölü mü? Bu durumda olan hiçbir canlının ses çıkarmama ihtimali yoktu. Hayalet hanım bunu anlayamazdı, Chu Wanning’in omuzundaki pençesi canice kazıyor, yırtıyordu.

               Chu Wanning acıdan titredi, zangırdıyor, cübbesi soğuk terle ıslanıyordu.

               Yine de tereddüt etmedi, müridini kollarında korurken dudaklarını ısırıyordu, sanki gerçekten cesede dönüşmüş gibiydi, tabutun girişini dövme metal gibi engelliyordu.

               İçerideki insanların yaşama olanağı olmadığında hayalet hanım sonunda tatmin olmuş gibi göründü. Pençelerini aniden, kanlar saçarak, ete ve kemiğe doğru kayan, yapış yapış parmakların sesi eşliğinde çekti, insanın tüylerini diken diken ediyordu.

               Bir anda Chu Wanning’in gergin vücudundaki tüm güç çekildi. Sessizce soluklanarak, Mo Ran’i serbest bıraktı.

               Tabuttaki kan kokusu boğucuydu.

               Mo Ran başını kaldırdı. Deliklerden sızan sönük ışıkla Chu Wanning’in alçalmış kirpiklerini ve inatçı gözlerindeki ıslaklığı görebiliyordu.

               O anka gözler acıyla donuklaşmıştı, ama daha çok, kızgın ve inatçıydı, yaşla kaplanmıştı…..

               Mo Ran konuşmak istedi. Ama Chu Wanning başını salladı ve dudaklarına bir sessizlik büyüsü yaptı. Yavaşça nefes vermeden ve titreyen parmak ucuyla Mo Ran’in sırtına bir şey yazmadan önce biraz zaman geçti:

               Bariyer kırıldı, konuşma.

               Dışarıda, hayalet hanım başını eğmiş, içerideki insanların canlı olmadığı halde niçin emirlerine itaat etmeyi reddettiklerini anlayamıyor, onlardan herhangi bir tapınış hissedemiyordu.

               Chu Wanning yarıktan dışarı göz attı, söğüt sarmaşık ortaya çıktığında altın bir ışık yaralı elini kaplıyor, alevin ışığı onu takip ediyordu.

               Gözlerini kıstı, Tianwen elindeydi.

               Ve sonra tabuttan haykırdı!!!

               Tabut parçalara ayrıldı ve Chu Wanning şimşek gibi yukarı uçtu. Tianwen hayalet hanımının boynuna dolanmak için mükemmel bir doğrulukla saldırdı ki kulak tırmalayıcı bir feryat koptu—

               “Kimsin sen! Ne cesaretle!”

               Chu Wanning’in cevabı tek kelimeydi: “Defol!”

               Kızıl düğün cübbesi bulut dalgaları gibi dalgalandı. Bu tek saldırıyı yapmak için her şeye katlanmıştı ve Tianwen hayalet hanımının boynunu dönerek vahşi bir zalimlikle sıkıyor, doğrudan boynuna şaklıyordu!

               Başka bir parfümün kokusuyla karışmış yoğun kırmızı bir sis, yarılmış boyundan fışkırıyordu. Chu Wanning kaçınmak için geri çekildi ve emir verdi: “Mo Ran! Bin Darbe!”

               Mo Ran hazırda bekliyordu. Emri duyunca, kol yeninde saklı olan bıçağa ruhani enerji aktardı ve darbeyi, başını el yordamıyla arayan hayalet hanımına yöneltti.

               Kilden vücut çatlayıp açıldı, saydam asıl vücudu, orada, kızıl ışıklar saçarak açığa çıkıyordu. Chu Wanning tekrar Tianwen’i kaldırdı ve hayalet hanımının kutsal ruhunu söküp çıkardı. Başsız vücuttan bir çığlık yükseldi: “Ne cesaretle! Nasıl cüret edersin! — Kalk! Kalk ayağa! Öldür onları! Öldür onları—!!”

               Kan kırmızısı gözler aniden altın çocuk ve yeşim kızın niteliksiz yüzleri üzerinde parladı, yüzlercesi Mo Ran ve Chu Wanning’in üzerine saldırırken acıyla çığlık atıyordu.

               Yerdeki tabutlar da birer birer paramparça oldu, içlerindeki cesetler kalkmış, akın akın ikisinin üzerine doğru koşuyorlardı.

               Mo Ran’in dik bakışları hızla kalabalıkta geziniyor, Shi Mei’i arıyordu. Chu Wanning haşin bir şekilde “Zombilerle bakışıp ne yapıyorsun! Acele et ve savuştur onları!” dedi.

               Hayalet hanımla savaş karmaşasında, yavaş hareket eden cesetlerin etraflarına toplanmasıyla, sonunda bir tabutun üstünde durdular. Mo Ran bir avuç dolusu defetme tılsımı yakıp, fırlattı, patlamalar takip etti, ama çok fazlaydılar, bir dalga defediliyor, anında yerini bir sonraki alıyordu.

               Mo Ran aklını yitiriyordu: “Neden Kelebek Kasabası’nda bu kadar ölü var? Kaç hayalet evliliği çifti var orada öyle?!!”

               Chu Wanning çileden çıkmıştı: “Şu hayalet hanımının qi gelişimine bak, tabii ki bu kadar gencin ölümü doğal sebeplerden olamaz! On tanesinden sekizi ya da dokuzu büyük ihtimalle intihar etmeleri için büyülenmiş! Buraya saldır!”

               Mo Ran, Chu Wanning’in gösterdiği yere başka bir tılsım fırlattı, beyaz kemik ve çürümüş et patlamada uçuşuyordu.

               “Hayalet gelin neden ölmedi?”

               “Normal silahlar ona zarar veremez.”

               “Peki Tianwen?”

               Chu Wanning öfkelendi: “Tianwen’in şu an onu bağladığını görmüyor musun? Bu şey fazlasıyla hızlı, eğer bağı çözersem, büyük ihtimalle bir sonraki kamçıdan önce kaçacak!”

               Daha da fazla ceset toplanmıştı. Mo Ran, cesetleri arındırırken, Shi Mei’i yanlışlıkla incitmekten korktuğu için gözünü kalabalığın üstünde tutuyordu. Altın bir çocuk kendini ona doğru fırlattı ve vahşice bacağından ısırdı, alçak sesle küfür etti ve onu gürültüyle patlayan ceset kalabalığına tekmelemeden önce suratına bir tılsım fırlattı.

               Chu Wanning: “Shi Mei ve Chen Hanım’ı henüz görmedin mi?”

               Mo Ran, sonunda, uzakta iki adet sallanan figürü görmeden önce çılgınca aradı, haykırarak: “Onları gördüm!”

               “Hemen oraya gidip onları al! Gidebildiğin kadar uzağa git!”

               Mo Ran cevap verdi: “Anlaşıldı!”, sonra duraksadı, “Sen ne yapacaksın?”

               Chu Wanning öfkelendi: “Başka bir silahı çağırmak için diğer kolumu kaldıramıyorum, yani Tianwen’i kullanmak zorundayım. Hayalet hanımı salar salmaz burayı yok edeceğim, bu yüzden ölmek istemiyorsan defol!”

※※※※※※※※※※※※※※※※※※※※